MİLLİ Eğitim Bakanlığı yeni müfredat üzerinde çalışıyor; içeriğini bilmiyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle diyor:
“Bize öyle bir tarih okuttular ki ve bizim okuduğumuz tarih kitaplarında hep mağlubiyetlerle, ilkelliklerle garip garip şeylerle geçmişi olan bir tarih okuduk. Bizim tarihimiz böyle değil. Anlı şanlı tarihimizi bize okutmadılar... Anlı şanlı tarihimizi kitaplarımıza geçireceğiz.”
Bu siyasi bir söylem mi, bir direktif mi bilmiyoruz. Yeni müfredatın uzman bilim adamları ve pedagogların yapacağı müzakerelerle yazılması gerekir.
1930’LARDA TARİH
Tarih dersleri bütün ülkeler gibi bizde de “yeni nesiller” yetiştirme siyasetinin aracı olarak görüldü.
1932’de 4 cilt olarak yayınlanan “Tarih” kitabı, bütün eğitim tarihimizde en politize olanıdır. Laikliği yerleştirmek düşüncesiyle tarihimizin İslam içindeki parlak asırlarına bile soğuk bakılmıştı. Böyle olunca, Atatürk’ün deyişiyle “Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti”antropoloji ve arkeoloji alanlarında arandı.
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinin kültürel izlerini gidermek ve birkaç bin yıl öncesine dayalı bir medeniyet heyecanı yaratmaktı amaç.
Eleştirmek isteyen Zeki Velidi ve Ahmet Refik gibi tarihçiler itibar kaybına uğradılar. Bu tür üzücü olayları, merhum Halil İnalcık, Ekim 1999’da XIII. Türk Tarihi Kongresi’nde anlatmıştır.