CEMİL Çiçek tecrübeli bir devlet adamı ve hukukçudur. Dün
telefonla aradı, “Türkiye’nin referandum tecrübesi” üzerine
konuştuk; “referandum kültürümüz oluşmadı” diyerek anlattı:
“1961 ve 1982 anayasaları sıkıyönetim şartlarında ve darbe rejimi
altında referanduma sunuldu. Eleştiri imkânı yoktu. Reddedilirse ne
olacağı da belirsizdi; belirsizlik ürkütücü etki yaptı...”
Çiçek’in söyledikleri doğrudur. O referandumların üzerinden yıllar
geçti, bakın hâlâ “referandum şartları”nı konuşuyoruz.
Referandumlar özgürlük içinde yapılmalıdır ki ileride böyle
tartışmalara maruz kalmasın.
İKİ TİPİK REFERANDUM
Çiçek, 16 Nisan referandumu konusunda da “içeriğin” çok az
konuşulmasından şikâyetçi. Şöyle diyor:
“İçeriği bilinerek iki referandum yaptık, onlarda da liderler
belirleyici oldu. İkisi de Özal zamanında; biri 1987’de eski
politikacılar üzerindeki yasağın kalkıp kalkmaması konusundaki
referandum. Öbürü 1988’deki yerel seçimlerin 6 ay öne alınması için
yapılan referandum. İkisi de Özal’ın aleyhine sonuçlandı.”
Çünkü Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş’in taraftarları “Yasaklar
kalksın” demekte birleşmişti.
Öbüründe ise, Çiçek’in deyişiyle “Özal’a bir ders verelim, bir
uyarı yapalım” havasını Demirel ülkeye yaymış, Özal’ın seçmen
tabanından da birçok kimseyi buna ikna etmişti.