TÜRKİYE iyiye mi gidiyor, yoksa süratle düzeltilmesi gereken
hatalı davranışlarla kötüye mi gidiyor?
Özellikle AK Partililerin bu soruyu ciddiye alması lazım.
Yanlışlar yapılıyorsa bunların görülüp düzeltilmesi Türkiye’nin
lehine olur, iktidar da prestij kazanır.
Ama heyecan ve hamasetle bu yanlışları görmeyip devam edersek
bundan Türkiye zarar görür, iktidarın da işi zorlaşır.
Durup bir kendimize bakmamız artık zorunlu bir ihtiyaçtır.
MOODY’S VE DİĞERLERİ
Moody’s Türkiye’nin kredi notu görünümünü düşürdü, değil mi?
Moody’s 24 Eylül 2016’da da kredi notumuzu düşürdüğünde Sayın
Başbakan Yıldırım şu tepkiyi vermişti:
“Bizim notumuzu 3-5 tane değerlendirme kuruluşu belirleyemez. Bizim
notumuzu esnaf, vatandaş belirler. Biz hesabı vatandaşa vereceğiz,
derecelendirme kuruluşlarına değil!” (3 Ekim 2016)
Fakat gelmesini beklediğimiz turist dışarıdan gelecek, değil
mi?
Hele de yabancı sermaye girişi söz konusu olduğunda Moody’s ve
Fitch gibi kuruluşların değerlendirmeleri, Merkez Bankası’nın
bağımsızlığı, ülkede hukuk güvenliğinin durumu gibi kıstaslar çok
etkili oluyor.
Yoksa, bütün bu raporlar, Sayın Numan Kurtulmuş’un deyişiyle
“Türkiye’nin köşeye sıkıştırılmasına dönük olarak sürdürülen
kampanyanın bir parçası” mıdır? (29 Ocak)
Fakat bu kuruluşlar niye 2002’den itibaren hep Türkiye lehine
raporlar vermişlerdi? Lehteki o raporların da etkisiyle
Türkiye’ye
600 milyar dolar sermaye girişi olmuştu.
MESELA TURİZM
AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında Türkiye’ye gelen turist
sayısı 10 milyondu, 2014 yılında; 5 milyonu Alman olmak üzere
yaklaşık 37 milyon turist ülkemize gelmişti.
Dünyada imajımız çok iyiydi. AB sürecinde “hukuk devleti”
görünümümüz güçleniyordu. Ekonomimizi yönetenler ekonomi diliyle
konuşuyordu.
Türkiye denilince fiyatlar ve hizmet kalitesiyle birlikte siyaseten
güler yüzlü bir ülke akla geliyordu. Türkiye Batı basınında övgüler
alıyordu.