İSTİKLAL ve hürriyet kavramlarının kitaplardan ruhlara ve
beyinlere intikali bakımından bizim Meclis tarihimizde kısa bir
gezinti yapmak yararlı olacak.
Yıl 1793, III. Selim zamanı; Tanzimat’tan 46 yıl, 1. Meşrutiyet’ten
83 yıl, Cumhuriyet’ten 130 yıl önce...
Büyük devlet adamı III. Selim, Nizam-ı Cedid denilen reformları
kararlaştırmak üzere bir şûra heyeti kurmuştur.
Üyelerin tam bir konuşma özgürlüğü vardır. Çıkarılacak
düzenlemelerin burada “oybirliğiyle” kararlaştırıldığı ilan
edilmektedir.
Tarihçi Hakan Erdem bunu tarihimizde kuvvetler ayrılığı yönünde ilk
adım olarak niteliyor.
Eskiden padişahın, çevresindeki görevlilerle istişare ederek de
olsa, şahsi iradesi yani “Ferman” yeterliydi... Ama artık kurullara
ihtiyaç duyulmaktadır!
FERMANDAN KANUNA
Tanzimat devrinde oluşturulan kurullara girmeyelim. Kuvvetler
ayrılığı kavramını, bugünkü anlamda olmasa da ilk kullanan
hükümdarın Abdülaziz olduğunu belirtmekle yetinelim.
1876 Anayasası ve 1. Meşrutiyet bu ihtiyacın daha ileri aşamadaki
gelişmeleridir.
Abdülhamid’in elbette modernleşme yönünde birçok icraatı oldu.
Fakat o zamanki İslamcılar bile onun yönetim tarzına “idare-i
şahsiye” (otokrasi) diyerek itiraz ettiler.
“Milli irade hilafetten üstündür” sözü, dönemin İslamcılarından
Elmalılı Hamdi Efendi’nindir.
Kişisel yönetim yerine kanuna, kural ve kurullara dayalı bir
yönetim tarzına olan ihtiyaç, daha fazla hissediliyordu.
Çağımızda bunu “hukuk devleti” kavramıyla ifade ediyoruz.
İKİNCİ MEŞRUTİYET
2. Meşrutiyet siyasi kültürümüzde meclis, hürriyet, kanun, milli
irade, kuvvetler ayrılığı kavramlarını daha güçlendirdi. 5 Nisan
1912 günü Mebusan Meclisi’nde açış konuşmasını yapan Ahmet Münir
Bey sözlerine şöyle başlıyordu:
“Milli hâkimiyetin temsil yeri olan işbu Yüce Meclis...”
Misak-ı Milli’nin bir “Ferman” değil, 28 Ocak 1920’de Osmanlı
Mebusan Meclisi’nin aldığı bir karar olmasının anlamı da çok
büyüktür.
İstiklalimizin de temelinde “Ferman” değil, “Meclis” vardır.
İngiliz işgal kuvvetleri 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal ettiler,
Meclis’i bastılar, vatansever liderleri tutukladılar. Fakat Türkiye
artık meclissiz kalabilir miydi?
MECLİSE DAYALI KURTULUŞ
Üç gün sonra, 19 Mart’ta Mustafa Kemal Paşa yayınladığı genelge ile
23 Nisan Cuma günü Ankara’da “fevkalade yetkilere sahip Büyük
Millet Meclisi” kurulacağını bildirdi.