CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın Merkel’i kabulünde “İslamist terör”
konusu bütün medyada ön plana geçti; kitlelerin daha çok kulak
vereceği bir haber çünkü.
Fakat başka bir konu var ki, siyaseten ne kadar önemli olduğu
birkaç ay içinde ortaya çıkacaktır; bu “kuvvetler ayrılığı”
tartışmasıdır!
Yeni sistemle Türkiye’de kuvvetler ayrılığının kısıtlandığı görüşü
hâkim olursa işimiz hayli zorlaşır.
MÜSLÜMANLARIN SORUNU
Öncelikle, “İslam” ve “terör” kavramlarının birlikte anılması
elbette her samimi Müslüman’ı rahatsız eder. İslamofobiyi
körüklemekten sakınmak için Batılı lider ve aydınların bu konuda
son derece dikkatli olması gerekir.
Bu açıdan Cumhurbaşkanı’nın uyarısı isabetlidir.
Bunun yanında, yine Cumhurbaşkanı’nın deyişiyle, “tekbir getirerek
adam öldürüyorlar”, mezhep katliamlarında “kurbanları da tekbir
getirerek ölüyor! Bu ne iştir?!”
Bu kanlı tablo, İslam dünyasındaki din algısında ne büyük sorunlar
olduğunu gösteriyor. Müslüman din bilginleri maalesef bu konuda
ortak bir protesto tavrı geliştiremediler.
Siyaset ve mezhep duyguları öteden beri onları bölüyor.
Cihadist teröre karşı silahlı mücadeleyi yürütürken, Müslümanlar
arasında hukuk, demokrasi ve dinsel hoşgörü kültürlerinin
yaygınlaştırılması zorunludur.
HUKUK VE EKONOMİ
Hukuk, demokrasi ve hoşgörü kültürlerinin gelişmediği toplumlarda
siyasi amaçlı şiddet (terör) bazen milliyetçilik, bazen ideoloji,
bazen böyle din referanslı olarak kendini göstermektedir.