İçinde bulunduğumuz konjonktürde Türkiye için en acil sorun,
terörle mücadelesini demokrasi dünyasına anlatabilmektir.
PKK’nın “özgürlük savaşı yapan silahlı örgüt” olarak görülmesiyle,
“demokrasi düşmanı totaliter silahlı örgüt” olarak görülmesi çok
farklı davranışlara yol açar.
Türkiye’yi otoriterleşen bir ülke, PKK’yı ise silahlı özgürlük
savaşçısı olarak görenler, PKK’nın silahlı eylemlerini kınasalar
bile bu harekete siyasi destek verebilir; ki genel tablo böyledir
maalesef.
‘KOMÜNAL’ İDEOLOJİ
Türkiye PKK ile yıllardan beri mücadele ettiği halde onun totaliter
yönünü anlatma konusunda başarılı olduğu söylenemez.
PKK üzerine çok yayın var fakat bunlar çoğunlukla kanlı eylemlerin
istatistiği ve yorumu şeklinde.
Öcalan’ın son on-on beş yılda geliştirdiği “komünal konfederalizm”
ideolojisi pek incelenmedi. Halbuki PKK hareketinin bugünkü temel
örgütlenmesi olan KCK, bu ideolojiye dayalıdır.
Arkadaşımız Fikret Bilâ’nın “İdeolojik Kodlarıyla Kâğıt Üstündeki
PKK” adlı kitabı, bu konuda son derece aydınlatıcı ve öncü bir
çalışmadır. (Doğan Kitap)
Bilâ’nın anlattığı gibi, PKK’nın dayandığı Marksizm-Leninizm
Sovyetlerin çökmesinden sonra çok arkaik kalmıştı; özgürlükçü
demokrasiyi benimsemek örgütün sonu olurdu.
Öcalan yeni bir totaliter motivasyon unsuru olarak “komünalizm”i
geliştirdi, Marksizm-Leninizm’deki “demir disiplin” anlayışını da
ekleyerek.
YENİ RADİKALİZM
Fikret Bilâ’nın kitabı İngilizceye çevrilerek yayınlandı: The
İdeological Codes Of The PKK.
Bunu bilhassa yurtdışında akademik çalışmalar yapan, siyasi
hareketlerle ilgilenen herkesin dikkatine sunmak istiyorum.
Öcalan, “komünalizm”i kendi teorisi gibi sunsa da Bilâ’nın
kitabında ayrıntılarıyla görüyoruz ki Amerikalı Murray Bookchin
“toplumsal ekoloji, komünalizm, konfederalizm” teorisini PKK
hareketine uyarlamıştır.
Bookchin önce komünist, ardından anarşist yani anarşizm felsefesine
bağlı, sonra da “ekolojik komünalizm”in ideoloğu oldu.
Küçük cemaatler (komünler) halinde örgütlenen, doğayla uyumlu,
hiyerarşik değil yatay ilişkilere dayanan ve bu sayede “liderlerini
etkin şekilde denetleyen” topluluklar yığını...
Modern toplumun bireysel özgürlük fikrine ve temel kurumlarına
karşı bir ütopya...
Bu radikalizm, 1970’lerdeki Marksizm-Leninizm gibi PKK’ya
motivasyon veriyor.
KCK ÖRGÜTLENMESİ
Fikret Bilâ’nın çok iyi anlattığı gibi Öcalan, Bookchin’in
radikalizmini Kürt sorununa uygularken, onun “liderlerin etkin
şekilde denetlenmesi” görüşünü tersine çevirdi.
Öcalan’ın yazdığı “KCK Sözleşmesi”ndeki yapıyı şöyle anlatıyor
Bilâ:
“Hiyerarşik yapının en tepesinde ‘kuramcı ve değişmez önder’ olarak
tanımlanan ve ‘devlet başkanı’ konumuna oturtulan Abdullah Öcalan
vardır... En son ‘karar ve onay merci’ Öcalan’dır... Özellikle
silahlı yapının Stalinist niteliği devam etmektedir.
PKK/KCK hiyerarşiye mutlak bağlı, astın üstün talimatlarıyla
hareket ettiği ve mutlak itaatle faaliyet gösterdiği, çok sıkı bir
disiplinin esas olduğu bir yapıdır. Aksine hareket eden ölümle
cezalandırılır.”
Görülüyor ki modern totalitarizmle Ortadoğu despotizminin karması
bir örgütlenme.
HDP’li politikacılar KCK’ya karşı da demokrasi istemelidir.
Türkiye demokrasi standardını yükseltirse terörle mücadelesi daha
etkili olacaktır.