Babam Seyyid Tahir Özışık’ın
vefatından dolayı birkaç günlük zaruri bir ayrılık
yaşadık.
Doğrusunu isterseniz uzun
zamandır kendimi babamın yokluğuna hazırlamaya çalışıyordum. Hatta
son günlerde hazır olduğumu düşünüyordum.
Ama öyle olmuyormuş.
Hayatımın 23 yılını çocuklarımla
birlikte babamın çatısı altında geçirdiğim için yokluğu çok ağır
geldi. Allah biliyor ya, vefat haberini aldığım günden beri sanki
dağlar üzerime devriliyor, sanki gökler tepeme
yıkılıyor.
Sanki güneşim battı ve bir daha
hiç doğmayacak gibi hissediyorum.
Ancak bizler inançlı insanlar
olmanın gereğini yerine getirmek ve “Hüküm
Allah’ındır” demek zorundayız. Biliyorum ki babam bu
mahzun hâlimi görse, “Bırak sen şunu bunu oğlum. Senin
işin Allah davasının hizmetkârı
olmak” derdi.
Zaten hastalığı döneminde de tüm
çocuklarına bunu öğütledi. “Gidin işinize bakın.
Müsait zamanlarınızda bana
gelirsiniz” derdi.
Allah O’na rahmet eylesin. Ve bu
yazıyı okuyan herkesten bir evlat olarak istirhamımdır. Lütfen
babamı dualarınızda eksik etmeyiniz.
OY VERMEK AHİRETİ KURTARIR MI?
Daha önce Millî Savunma ve Millî Eğitim Bakanlığı yapan AK Parti Milletvekili İsmet Yılmaz, Sivas Belediye Başkan Adayı Hilmi Bilgin'e oy isterken, eminim ki dindar kesimi de derinden rahatsız edecek bir cümle kurmuş.
OY VERMEK AHİRETİ KURTARIR MI?
Daha önce Millî Savunma ve Millî Eğitim Bakanlığı yapan AK Parti Milletvekili İsmet Yılmaz, Sivas Belediye Başkan Adayı Hilmi Bilgin'e oy isterken, eminim ki dindar kesimi de derinden rahatsız edecek bir cümle kurmuş.
Demiş ki:
"Hilmi Bilgin'e
desteğinizi bekliyorum. Hilmi Bilgin'e vereceğiniz destek, yarın
ruz-i mahşerde beraat belgelerinizden biri olacak diye
düşünüyorum."
Yazıya başlamadan önce sosyal
medyadaki yorumlara baktım. Belli bir kesim, İsmet Yılmaz’ın bu
sözleriyle AK Parti’ye büyük zarar verdiğini dile
getiriyor.
İsmet Yılmaz’ın sözlerinden
ziyade, bu sözleri particilik anlayışıyla yorumlayanların
yazdıkları beni daha çok üzdü doğrusu…
Herkes meseleyi oy üzerinden
yorumluyor ama kimse bu konuşmanın mukaddes dinimize verdiği zararı
konuşmuyor.
Meseleye en çok bu noktadan
bakmamız gerekiyor.
Düne
kadar “Dinî Cemaat” olarak
bildiğimiz FETÖ’nün yaptığı iğrençliklerden sonra…
Ve bir dava partisi olan AK
Parti’nin içine sızan kimi nasipsizlerin yaptığı yolsuzluk ve
hırsızlıklardan sonra İslam dini zaten ağır bir saldırı
altındaydı.
En yumuşak yorumu yapanlar dahi,
“En dindar cemaatinizi de en dindar partinizi de gördük. İslam’ı ne
hâle getirdiğinize şahit olduk” diye bizi zaten yerin dibine sokup
duruyordu.
İsmet Yılmaz’ın sözleri, sonra
İslam dini ile alay edenler için bir fırsat oldu. Dönüp etrafınıza
bakın. “Sizin dininize de ahiretinize de
….” diye hakaret edenleri göreceksiniz.
Evet; verdiğiniz bir oy ile
vatana, bayrağa, toprağa ve inançlara ağır hasar verecek
birilerinin yolunu açabilirsiniz. Ve verdiğiniz bir oyla bunların
yolunu da kesebilirsiniz.
Ama verdiğiniz bir oyun sizi
cennete ya da cehenneme götüreceğini söyleyenlere particilik
anlayışıyla yaklaşamaz, onun sözlerini hoş
göremezsiniz.
Bize düşen, partimizden önce
dinimize ve inancımıza sahip çıkmak ve onu alay konusu hâline
getirenlere fırsat vermemektir.
Çünkü ruz-i
mahşerde “Hangi partiye ya da hangi adaya oy
verdiğimiz” değil, Allah için yaptıklarımız ve
yapmadıklarımız sorulacak.