Partilerin milletvekili listeleri tartışılıyor.
Medyadaki yorumcular diyor ki:
“Liderler rahat çalışacağı kişileri listeye
koydu!”
Siyasi partiler, liderlerin “babasının
malı” mı?
“Rahat çalışma” ne demek? Partiye gelip politika
yapan kişiyle liderin düşünsel ortaklığı nasıl
olmaz? Parti programı ve tüzüğü sır mı?
Sanırım mesele başka:
Lider, iki dudağından çıkan her sözü
milletvekillerinin tartışmadan kabulünü; iktidarına koşulsuz biat
istiyor!
Bu aslında siyaset kültürümüzün
aynası:
Diktatörlük altında yetişen-bulunan
insanların; zihinleri, değerleri, tutumları,
davranışları zamanla otoriterleşiyor!
– Emrediyor…
– Yasak ediyor…
– İtaat istiyor…
– Hakkı ve gücü tek elinde tutmak istiyor!
Bu nedenle birçok ülkede diktatörlükten demokrasiye geçiş
dönemi, gerisin geriye diktatörlüğe yuvarlanmayla
sonuçlanıyor!
Baksanıza:
12 Eylül darbesinin seçtiği “Danışma Meclisi”
listesiyle, bugün partilerin milletvekili listelerini belirleme
biçimi/tarzı/şekli arasından hiçbir fark yok!
Evet… “Danışma Meclisi” listesini belirleyen Kenan
Evren’in, mevcut liderlerden ne farkı var?
Erdoğan’a “diktatör” diyen muhalif liderler,
“Erdoğan yöntemiyle” milletvekili listesi yapıyor!
Milletvekillerinin kendisine teslim olmasını istiyor.
– Şöyle ya da böyle- 142 yıllık demokrasi
kültürümüz var. Bugün geldiğimiz yer; parti içinde
diktatörlük kurmak! Peki…
Partide diktatörlük kuran lider, ülke yönetiminde demokrat mı
olacak? Parti içi “kaba güç” yarına ışık tutmaz
mı? Sigmund Freud buna “öfkenin yer değiştirmesi”
diyor; “diktatör” diye nitelendirip karşı çıktığının
aynısını...