Pazar gece yarısı…
Bir hastanenin acil servisine gitmek zorunda kaldık.
İki doktor tetkikleri yapıp, teşhis koyup, ilaç verdi.
Eve dönerken şunu düşündüm:
Hekimlik, otorite
baskısının çok güçlü olduğu bir alan. Doktor yargısına -daha
kıdemli doktor haricinde- kimse karşı koyamaz. Hekim
otoritesine mekanik itaat etmek gelenek
halini aldı; reçete sorgusuz kabul
edilir oldu.
Çünkü doktor, yaşamsal öneme sahip bilgi sahibi. Ancak…
Doktorun tartışılmaz otoritesi kimi zaman hatalara sebep
olmaktadır.
Prof. Dr. Robert B. Cialdini, 2001
yılında “İknanın Psikolojisi” kitabında
bir sağlık araştırmasına yer verdi:
– “Araştırmacılardan biri, cerrahi, medikal, pediatrik ve
psikiyatri bölümündeki 22 ayrı
hemşireye telefon etti. Kendisini
hastanenin bir doktoru olarak tanıttı ve koğuştaki
özel bir hastaya 20 miligram ilaç (Astrogen)
verilmesini istedi.
– “Hemşirenin bu emir karşısında dikkatli olması
için dört mükemmel neden vardı:
1) Telefonda verilen reçete hastane kurallarına
aykırıydı.
2) İlaç yasaktı; Astrogen kullanılması o
tarihte henüz onaylanmamıştı.
3) Önerilen dozaj tehlike yaratacak şekilde
yüksek dozdaydı. İlacın kutusunda açıkça ‘günlük maksimum önerilen
doz 10 miligram’ yazmaktaydı.
4) Emir hemşirenin telefonda daha önce hiç
konuşmadığı, görmediği ve karşılaşmadığı birinden gelmişti…
Sonuç ne oldu?
Hemşirelerin yüzde 95’i ilaç dolabına
yöneldi, belirtilen dozda ilacı aldı ve hastanın odasına yöneldi!
Bu noktada, gizli gözlemci tarafından
durduruldu; deney açıklandı…”
Bu ürkütücü araştırma şunu ortaya çıkardı:
Otoriteye sorgusuz inanç, gözleri/aklı kör
ediy...