Parti programı yerini
propagandaya; gerçekler ise yerini
“beyin yıkamaya” bıraktı…
Siyaset bilimi unutuldu; “moda” “siyaset
mühendisleri” oldu…
Reklamcılar yeni “ideologlar” idi; örgütsel
faaliyetler yerini piar
çalışmasına bıraktı! (Baksanıza kimileri medyayı
dolaşıp, “neyi nasıl yaparak kazandırdıklarını” anlatıyor!)
Böylece…
– Yeni siyaset düzeninde
liderler “doğal” olmamalı, sadece öğretilmiş kalıplar
içinde“rol” yapmalıydı!
– Liderlerin değer
yargılarının anlamı-önemi yoktu.
İktidar hedefi için, kitleleri kandıran her
“gösteri” mubahtı…
– Her politik adım, uygun görüldüğü
şekilde “hesaplı” atılmalıydı… Yoksa, toplumsal fayda
elde edilemez, rakiplere karşı avantaj sağlanamazdı! Yani…
Tek amaç, “çıkar odaklı” hareket
ederek oy kazanmak, sandıktan güçlü çıkmaktı!
Bir gün “Öcalan’ı asalım”; ertesi gün “Öcalan’la diyalog şart” sözü
bunun tipik örneği oldu!
Evet, “iktidarı kazanmak istiyorsan
belirlenen kriterlere- kısıtlamalara uygun
davranacaksın” dayatması yapıldı/yapılıyor
politikacılara…
Böylece…
Siyaset, öz’ünden
uzaklaştırılıp, biçime sokuldu:
– Onu yapma, şunu yapma…
– Onu giyme, şunu takma…
Sözü, Dilek İmamoğlu’na getirmek istiyorum.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem
İmamoğlu’nun eşine…