Ben desem ki:
“Dinimizde kesinlikle yeri
olmayan bazı kendine göre içtihatta bulunan kişiler çıkıyor ortaya;
anlamak mümkün değil. Yani bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok
farklı bir dünyada, farklı bir asırda, zamanda yaşıyorlar.
Çünkü İslam’ın güncellenmesinin
gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz
bunlar. İslam’ın hükümlerinin güncellenmesi
vardır. Siz İslam’ı 14 asır, 15 asır öncesi
hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız, böyle bir şey
yok.
Onun için de bugün İslam’ın uygulanması, yer, zaman, koşullar, her
şeyiyle o da ne yapıyor, değişiyor, İslam’ın güzelliği burada
zaten, önemi burada…”
Ben desem ki:
“İslam’ın evrensel din olduğu,
kitabının Allah tarafından vahyedilmiş mutlak kitap olduğu
konusunda hiçbir müminin kalbinde tereddüde yer yoktur. Ancak o
kitabın vahyedilmiş mutlak bir kitap olması, onun
insan aklı ve idrakine her yansımasının da mutlak olduğu anlamına
gelmiyor. Orada zamanın tesiri en açık biçimde
kendini hissettirir.
Vahy mutlak olsa da peygamber dışında onu anlayan hiçbir insanın
idraki mutlak değildir. Herkes kendi tarihinden ve kendi
çevresinden şekillenen idrakiyle onu muhatap alır, ondan etkilenir.
Bunu aslında bütün Müslümanlar bilir, ama bilindiği
halde, tarihte insanların İslam’dan anladıklarını
İslam’ın kendisiyle karşılaştırma, Kur’an’dan
anladıklarını Kur’an’ın kendisiyle özdeşleştirme
hatası en yaygın hatalardan biridir. Böylece
kendilerine yapılan itirazı sanki kutsal kitaba
yapılmış bir itiraz gibi algılayıp, itiraz edeni adeta din
dışına itme yanlışı da sıkça yapılan bir hata…”
Bitmedi daha var…
“İslam ne kadar ilahi bir din ise İslamcılık o kadar beşeri bir anlayıştır. Bu elbette onun değerini düşüren bir şey değildir. İslamcılık hataları, sevapları olan