Erdoğan dün dedi ki:
-“Bizde bir zamanlar
ülkeyi medya yönetiyordu; dördüncü
kuvvet filan dedikleri…”
Haklı.
Medyayı ticarete araç
yapmak isteyen kimi patronlar bu sektöre girdi.
Zamanla “güç sarhoşu” olup siyasi iktidarları belirlemeye
başladılar.
-Kim hükümet kuracak?
-Kim genel başkan
olacak?
-Kim bakan-milletvekili
seçilecek?
-Kim belediyenin başına
getirilecek?
Maalesef tüccar
patronlar basını amacı dışında kullandı. Bugün
medyada yaşanılan sıkıntıların temelini onlar attı!
-Kimi bu süreci, Aydın Doğan’ın
1979’da Milliyet’i almasıyla başlatır.
-Kimi, Ömer
Çavuşoğlu ve Ahmet
Kozanoğlu’nun 1982’de Güneş’i
kurmasıyla başlatır.
-Kimi, Asil Nadir’in
1988’de Günaydın’ı satın almasıyla
başlatır.
O dönem azgın neoliberal sistemin “yeşertildiği”
süreçti. Rekabetin habercilikle değil paranın gücünde olduğunu
gören Dinç Bilgin gibi -kaç
göbektir basın dünyasında bulunan aileler – ticarete
girmek zorunda kaldı; bankacı bile oldular!
Hele… Özel radyo-televizyonların ortaya
çıkışı 150 yıllık basın/Babıali
geleneğini toptan tasfiye etti.
Gerçekler yerini, algıya- imaja- kurguya bıraktı! Medyada ahlaki
hiçbir basın ölçüsü kalmadı. Ülkeye
“kör” oldular, -FETÖ dahil- güce tapındılar!
Ama… “Yalanın bacakları kısadır, yolda kalır” der Alman
atasözü.
Yalan, zamanı aşamadı!
Basına giren patronların büyük çoğunluğu bugün medyada
yok. Ferit Şahenk’ten Turgay
Ciner’e kimi işadamları da medyadan çıkmaya
çabalıyor. (Bazı meslektaşlarım; “sebebe” değil, “sonuca” bakarak
“efsane” yaratmaya çalışıyo...