DÜN Ankara’dan 12 Eylül darbesinin lideri Orgeneral Kenan
Evren’in cenazesi kalktı. General Evren aslında Hannah Arendt’in
‘kötülüğün sıradanlığı’ kavramlaştırmasına çok uyacak formasyonda
birisiydi. Sıradan insanın tüm önyargılarını, bilgisizliğini ve
belki de acımasızlığını paylaştığı için yönettiği rejim ülkenin
dokusuna ağır tahribat yaptı. Soğuk Savaşın, İran Devrimi ve
Afganistan’ın işgali nedeniyle yeniden kızıştığı bir dönemde
ABD’nin katıksız desteği, benzer rejimlerde olduğu gibi 12 Eylül
cuntasını da korudu.
Sorumlusu olduğu rejim bu ülkede çok insanın hayatını çökertti.
Türkiye’yi Latin Amerika’daki hatta Afrika’daki en kanlı askeri
rejimlerin şiddet, acımasızlık ve zulüm eşiğine taşıdı. Türk
Silahlı Kuvvetleri ve ona destek veren devlet kurumları, siyasi
şahsiyetler ve toplum kesimleri ülkeyi hâlâ içinden çıkılamayan bir
kasvetin içine gömdüler. Öncelikle solculara ve Kürtlere ama
başlarına ne geldiğini anlayamayan sağcılara da ağır bedeller
ödettiler. Kürtlere yapılanların sonucunda on binlerce cana mal
olan savaş yaşandı, ülke bir şiddet girdabından geçti.
Bugün de, Soma’da geçen yılki iş cinayetinin yıldönümü anılıyor.
Zaman içinde acıları iyice pekişmiş, boşlukta kalmış, başlarına
gelenin vahametini giderek daha iyi anlayan, biledikleri
çaresizliklerini isyana dönüştürenler sevdiklerini anacaklar. Küçük
bir azınlık dışında da kimse onların bu acılarını paylaşmayacak. Bu
acının yaşanmasında payı olanlar utanmadan ve sıkılmadan işçi
haklarını en çok kendilerinin savunduğunu söyleyecekler.