Yılmaz Erdoğan, uzun süredir ekranda yoktu. Malum konu, Mars
Cinema Group’la iyi iş yapan yapımcılar arasındaki mısırlı gerilim.
Fuat Kozluklu’nun TRT Haber’deki konuğuydu Erdoğan... 33 yıllık
arkadaş oldukları ve hatta aynı evi paylaştıklarını duyunca,
ayrıcalığı nasıl elde ettiğini anlamış olduk Kozluklu kardeşimizin.
Bu sinema işini, konunun uzmanı tartıştı, haberler yapıldı ve
yorumlar havada uçuştu. Bir nokta var, hemen belirtip, konumuza
geçeceğim.Yüzde 65 salonu elinde bulunduran Koreli abileri
unutmayın, aynı zamanda film yapımcısı, hatta bizim dizileri
pazarlama işine de girdiler. Türkiye’de sadece salon işinde
değiller. BKM’nin projelerinde oldukları yazıldı, çizildi. Sonra
Ata Demirer’in son filminin yapımcısı oldular. Büyük oynuyorlar ve
fena halde tekel oluyorlar. Kapitalizmin vahşi olanı
‘Başka salon buluruz’
Erdoğan: “Onların sinema salonları, yüksek gelir grubundaki
lokasyonlardaki sinemalar. Geriye kalan, kardeşlerimiz olan
insanlarınki... Şehirlerde büyük salonlar var, oralarda gösteririz”
dedi.
Yani ‘sol bir muhalefet’ olma ihtimali var, Erdoğan’ın sözlerinden
anladığımız.
‘Sivas’ filmine gönderme mi?
Yılmaz Erdoğan, Kore’ye gitmiş CGV Entertainement’in salonlarını
gezmiş. ‘Art House’, yani sanat filmleri oynatan salonlar varmış.
Bizde de olmasını istemiş, önermişler hatta. Konu sanat filmine
geldi, “Ödül alan arkadaşlarımızın filmleri de salonlarda olmuyor.
Onlar da bize kızıyor. ‘BKM projeleri yüzünden girmiyor’ diye...
Yok öyle bir şey. Binlerce perde ve gösteri alanı var. Türkiye’de 2
bine yakın perde var” dedi. Ben bu yorumu, Kaan Müjdeci’ye bir
yanıt olarak algıladım. Not almışım, geçenlerde ekrandaydı. “Çok
engelle karşılaştım” diyordu ödüllü ‘Sivas’ filmine salon bulmak
için... ‘Kapalı Gişe’ diye bir belgeselle bizdeki dağıtım tekelini
anlattı. İzlemek, hele bugünlerdeki durumu anlamak için, faydalı...
Valla orta yolu bulacaklar gibi geliyor. Sonuçta kazanan kapitalizm
olacaksa (!)