Türkiye, taşıdığı insani değerler nedeniyle hem Ortadoğu, hem de
Batı için farklı karakterde bir ülke.
Anadolu’yu ziyaret edenlerin bir daha buradan kopamamasının,
övgüyle bahsetmesinin nedenlerinden biri de saygı,
misafirperverlik, yardımseverlik gibi değerler.
Çok kültürlü, mistik ve büyüleyici coğrafyaya sahip Türkiye’yi
anlatmak için bu değerler az bile.
Ancak bir de bu topraklarda yaşananlar var.
Hakikatle yüzleşmek hiçbir toplumu kötü kılmaz.
Uygarlık tarihi, insanın iyi ve kötüye ait değerleri
biriktirmesiyle oluşmuş, daha iyiye evrilmesi için derslerle dolu
bir serüven.
Ama yüzleşememek bütün toplumlar için sonuçları mutlaka görülen bir
hastalık.
Cezaevindeki eski HDP Milletvekili Aysel Tuğluk’un vefat eden
annesi Hatun Tuğluk’un İncek’teki mezarlığa defnedileceği sırada
yaşananlar toplumun büyük bölümünün canını yaktı.
80 yaşındaki bir annenin cenazesinin, herkes gittikten sonra,
mezarlığa kepçe getirmeyi göze alan nefret yüklü bir topluluk
tarafından parçalanabileceği endişesiyle mezarlıktan çıkartılarak
taşınmasıyla toplum sarsıldı.
Toplumun bu refleksi elbette sevindirici.
Ancak yüzleşme dediğimiz tam bu noktada gerekli.
İşlenen nefret suçunu yerinde görenler ya da sessiz kalarak
meşruiyet kazandıranların tutumunu nasıl değerlendireceğiz?
Saldırıyı sadece milliyetçi hassasiyet olarak mı göreceğiz, yoksa
zeminine mi ineceğiz?
Hadiseye münferit demek de mümkün değil.
2007’de Gölbaşı Mezarlığı’na HDP’li Sırrı Sakık’ın vefat eden
eşinin defnedil- mesinden sonra “Teröristlerin eşi buraya
defnettiniz” sözleriyle yapılan konuşmalar, defin için direnilmesi
akıllarda.
2010’da o dönem partisi kapatılan, HDP’li Ahmet Türk’ün kiraladığı
evin kontratının iptal edilerek, müstakbel komşularının “İstemezük”
baskısıyla o eve taşınmasının engellenmeye çalışılması da.
Olaydan sonra 10 sakini gözaltına alınan İncek köyü, terörle
mücadelede şehit vermiş bir köy.
Köyün mezarlığında şehit ve gazilerin mezarları var.
Olay da köydekilerin cenazeden haberdar edilmesinden sonra,
arabalarla mezarlığa gelinmesiyle gelişmiş.
Gelen ilk grubun gözaltına alınmaması olayları bu seviyeye
taşımış.
Ankara Valiliği’nin “sataşma girişimi” gibi tepki çeken bir
ifadeyle anlattığından çok daha vahim, cenazeye ve sahiplerine
yönelik bir saldırı söz konusu.