Türkiye, geçtiğimiz yıllarda da canlı bomba eylemleri
yaşadı.
PKK, 1990’ların ikinci yarısından itibaren bu tarz eylemler
yaptı.
Keza DHKP-C’nin İstanbul ve Ankara’da pek çok canlı bomba eylemini
bir çırpıda sıralayabiliriz.
Ancak bütün örgütlerin topyekün saldırıya geçtiği bir Türkiye
manzarasıyla karşı karşıyayken canlı bomba eylemlerinin bir sağdan
bir soldan peş peşe vurması hem toplumsal gerginliği tırmandırıyor,
hem de sağduyulu değerlendirmeleri engelliyor.
Farklı örgütlerin kısa aralıklarla gerçekleştirdikleri etkisi büyük
saldırılar, birbirleriyle bağlantısız değil. Türkiye’nin özellikle
Suriye konusunda oyun dışına çıkartılmaya çalışıldığı, içine
kapanması için PKK’sıyla, IŞİD’iyle ve yeniden diriltilen taşeron
örgütlerle topyekün bir saldırı konseptine hedef olduğu kesin.
Ancak bu ana gerekçe, Ankara’da art arda yaşanan ve son olarak
Beyoğlu’nda gerçekleşen canlı bomba saldırısının ardından sokaktaki
vatandaşın “Bunlar neden önlenemiyor, MİT ne yapıyor, devlet
nerede?” sorularını sormasını engellemiyor.
Peki neler yapıldı, neler yapılıyor?
Dün güvenlik ve istihbarat kaynaklarıyla yaptığım görüşmelerin
ardından edindiğim bazı bilgiler ışığında şunları
sıralayabilirim:
Sınırdaki önlemler
- Türkiye, uzun bir süredir sınır güvenliğini sağlam ve eksiksiz
hale getirmek için yoğun önlemler alıyor. Ancak kaynaklar, Irak
sınırını kontrol edememenin 35 yıllık PKK sorununun temel
nedenlerinden biri olduğuna işaret ediyor. Türkiye’nin, Suriye ve
Irak’la yaklaşık 1200 km. sınırı bulunuyor. Kaynakların verdiği
bilgiye göre, sınırlardan giriş çıkışlar geçtiğimiz aylara göre çok
daha zorlaştı. Kaçakçılık yolları kapatıldı, kaçakçılar artık hızlı
biçimde yakalanıyor. Sınırın bir bölümüne duvar örüldü, bir
bölümüne güçlü aydınlatma yapıldı, tespit edilen tüneller
dolduruldu, bir kısmı patlatılarak ortadan kaldırıldı. İllegal
geçişler kapatıldı. Sınır boyunca binlerce kamera sistemi kuruldu.
Sınır önceki yıllara göre çok daha güvenli.