Prens Selman, yönetimi fiilen devraldığında Suudi
ekonomisini hızlı ve radikal biçimde dönüştürmeye yönelik iddialı
bir program uygulamaya girişmişti.
Buna göre Prens Selman, ülke ekonomisini
sadece petrole bağımlı olmaktan kurtarıp ülke
ekonomisinde yeni yatırımlarla çeşitlenme oluşturmayı planlıyordu.
Hedef için de 2030 yılı
konulmuştu.
Bu iş için 200 milyar dolarlık Suudi
varlık fonu devreye sokuldu.
Ancak bir problem vardı. Bu varlık
fonunun bütün üst düzey yöneticileri
Suudi'ydi dolayısıyla direkt prensin komutası
altındaydılar. Böylece rasyonel ekonomik ihtiyaçlara göre kararlar
verilemiyordu. Daha çok prensin şahsi kararları doğrultusunda
inişli çıkışlı ruhi durumuna göre kararlar
alınıyordu.
Bu da amaçlanan hedef doğrultusunda başarılı olunabilmesi
ihtimalini çok düşürüyordu. Bu varlık fonu Uber ve Tesla gibi
Amerikan şirketlerine de yatırımcı
olduğundan Washington, Suudi varlık fonu
yönetiminin bu durumdan çıkarılması yolunda Prens Selman’a baskı da
yaptı. Yönetimin direkt prens etkisinden
kurtarılmasını ve işin profesyonellere bırakılmasını
istedi.
Sonunda prens baktı ki işi istediği gibi
götüremeyecek varlık fonuna üst düzey
yöneticiler olarak çeşitli batı şirketlerinden aldığı
profesyonelleri yerleştirmeye başladı.
Bunlar işe girince işler bir süre yolunda
gitti.
Ancak bu süre çok kısa sürdü.