Dün yine “Millet’in Külliyesi”ndeydim.
Kültür, sanat, bilim hayatımıza büyük katkılarda bulunan
aydınlarımıza ödül merasimleri birbirini tâkip ediyor.
Önce TÜBİTAK, ardından kültür -sanat, dün de Bilimler
Akademisi ödülleri sahiplerini buldu.
Uzun yıllar boyunca Çankaya Köşkü’ndeki törenleri
izledim; Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer vesaire...
Bu döneme kadar Cumhurbaşkanlığı’nın “protokole” bakan yönünü
gördük daha çok...
Duvarlar, duvar gibi suratlar, tekrarlar; ceberut zihniyetin
Çankaya’ya sinmiş karanlığını biraz Merhum Turgut
Özal dağıtmaya çalışmıştı, biraz da Sayın Abdullah
Gül...
Bugün ise “Külliye”miz var...
Ödüle layık görülen akademisyenlerden birinin babası; sakallı,
tatlı mı tatlı bir dede...
Önce Sayın Genelkurmay Başkanı ile görüştüğünü söylüyor...
“Vardım yanına...”
Dedim ki;
“Komutanım, sizin gibi milletin değerlerine bağlı insanları
ordumuzun başında görmek ne güzel, biz bu günleri çok
bekledik...”
Dedemiz, sonra Sayın Cumhurbaşkanı’nın yanına gitmiş...
Sarılmış.