Geride bıraktığımız günlerde Suriye’nin kuzeyi ve buradaki PYD/YPG oluşumunun ortaya çıkışıyla ilgili yaptığım bir dizi okumada, Batı’nın önde gelen iki insan hakları kuruluşunun hazırladığı iki ayrı rapora yapılan atıflar sıkça karşıma çıktı.
Her ikisi de PYD/YPG’yi 2012 sonrasında kontrolü ele geçirdiği
bölgelerde ağır hak ihlallerine yol açtığı eleştirisini getiriyor.
Üstelik bunlardan biri, örgütü açıkça “savaş suçu işlemekle” de
suçluyor.
Bu kuruluşlar özellikle son yıllarda Türkiye karşısında giderek
yükselen eleştirel çizgileriyle biliniyor. Bunlardan biri, Londra
merkezli ünlü Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International). Bu
örgütün Türkiye’deki yöneticileri Büyükada toplantısı nedeniyle
yargılanıyor bilindiği gibi. Dün duruşmaları vardı. Diğer kuruluş
ise merkezi New York’ta bulunan İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human
Rights Watch).
Söz konusu raporlar, aslında her iki kuruluşun da tutarlı
çizgileriyle hak ihlali gördüklerinde hiçbir ayrım yapmadıklarını,
radarlarına takılan her ihlali teşhir ettiklerini göstermesi
bakımından da anlamlı.
Af Örgütü’nün 2015 Ekim tarihli raporu, “Gideceğimiz Hiçbir Yer
Yoktu” başlığını taşıyor. Rapor, adından da anlaşılacağı gibi,
PYD/YPG’nin 2012 sonrasında Kuzey Suriye’de hareket serbestisi
kazanmasıyla birlikte, başvurduğu zorla yer değiştirme ve yıkım
uygulamalarını çarpıcı örneklerle anlatıyor.
Söz konusu rapor, Af Örgütü temsilcilerinin Türkiye sınırının
karşısındaki Haseki vilayeti ile aşağıda Rakka vilayetindeki toplam
14 ayrı yerleşim merkezinde sahada gözlemde bulunarak, bu
uygulamalar nedeniyle mağdur olan insanlarla, görgü tanıklarıyla
bizzat konuşarak yaptıkları tespitlere dayanıyor.
Bu tespitler 37 sayfa tutan raporda fotoğraflarla da destekleniyor.
Fotoğraflarda daha çok bina enkazları görüyoruz. Yaklaşık 90 evin
bulunduğu Hüseyiniye köyüne...