Birincisi, 15 Temmuz günü Binbaşı O.K.’nın MİT merkezine gelip
verdiği bilginin “darbe istihbaratı” olarak değerlendirilip
değerlendirilmeyeceği sorusu...
İkincisi, 15 Temmuz öncesinde TSK’daki Gülenci yapılanmanın bir
darbeye kalkışabileceği yolunda bir istihbaratın devlet kurumlarına
gelip gelmediğine ilişkin daha genel bir soru...
Birincisiyle başlayalım. Gerek MİT Müsteşarı Hakan Fidan gerek
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, binbaşının doğrudan bir
darbeden söz etmediğini, yalnızca MİT’e dönük bir eylemi haber
verdiğini belirtiyor.
Bununla birlikte, Akar, gelen istihbaratı “daha bir büyük planın
parçası olarak değerlendirdiklerini” söylüyor. Bazı tanık
ifadelerinden Fidan’ın da aynı değerlendirmeyi yaptığını
biliyoruz.
Peki, bir askeri üsten helikopterler kaldırılarak MİT Müsteşarı’nın
kaçırılmasına dönük bir planlama hangi “daha büyük bir plan”ın
parçası olabilir ki? Bu bir tatbikat olmayacağına göre, planın bir
darbe olduğunun düşünülmesi mantığın gereğidir.
Orgeneral Akar’ın bu değerlendirmeyi yaptıktan sonra Türk hava
sahasını askeri uçuşlara kapatmasının yanı sıra Dördüncü Kolordu
Komutanı Korgeneral Metin Gürak’ı Ankara’daki Etimesgut Zırhlı
Birlikler Okulu’na gönderip tankların hareket etmemesi için önlem
almasının, şüphelenilen bir kalkışmayı önlemeye dönük bir çaba
olduğu tartışma götürmez.
O zaman Orgeneral Akar’ın gelen istihbarat karşısındaki hareket
tarzıyla ilgili çok temel bir soruya yanıt aramamız gerekiyor.
Akar, neden Etimesgut’ta aldığı önlemi yeterli görmüştür? Tankların
yürüme ihtimalinden çekindiğine göre, bu ihtimalin başka şehirler,
en başta İstanbul için de düşünülmesi gerekmez miydi?
Keza Orgeneral Akar, kuvvet komutanlarına telefon ederek dikkatli
olmaları yönünde küçük bir uyarıda bulunamaz mıydı? Genelkurmay
Başkanı, özellikle hava sahasını askeri uçuşlara kapatırken
yalnızca Silahlı Kuvvetler Komuta Harekât Merkezi’nin (SKKHM)
haberleşme sistemini devreye sokmayı yeterli buluyor, “Verdiğim bu
emir saat 19.06’da İstanbul’da bulunan Hava Kuvvetleri Komutanı
Abidin Ünal’a da ulaşmıştır” diyor.
Bilindiği kadarıyla, o sırada bir düğün için Moda Deniz Kulübü’nde
bulunan Orgeneral Ünal, bu gelişmeden Hava Kuvvetleri Komutanlığı
Harekât Merkezi tarafından anında haberdar edilmiştir. Neden böyle
bir karara ihtiyaç duyulduğunu merak eden Orgeneral Ünal, hemen
Genelkurmay Başkanı’nı aradıysa da “toplantıda olduğu” yanıtını
almıştır. Muhtemelen, Akar’ın darbeci emir subayı kendisini
komutanla irtibatlamamıştır.
Orgeneral Akar’ın hareket tarzında tartışılması gereken bir nokta
daha var. Tank hareketliliğinden çekinen Akar, önlem olarak hemen
Garnizon Komutanı Korgeneral Metin Gürak’ı arayarak, Etimesgut
Zırhlı Birlikler Komutanlığı’na gitmesini söylüyor, “Hiçbir tank
hareket etmeyecek” emrini veriyor.
Ancak Ankara’da tank hareketliliğini yaratacak birlik yalnızca
Etimesgut değildir ki... Korgeneral Gürak’ın karargâhının bulunduğu
Mamak’taki 28’inci Mekanize Tugay Komutanlığı’nın da hesaba
katılması gerekiyor. Ancak bu konudaki ifadelerde, yazışmalarda
Mamak’taki zırhlı tugay için özel bir önlem alınıp alınmadığı
hususunda bir açıklık yok.
O akşam Etimesgut kışlasında darbecilerle karşı olanlar arasında
ciddi bir çekişme yaşandıysa da sonuçta hiçbir tank kışladan
çıkmamıştır. Peki 15 Temmuz gecesi Ankara caddelerine çıkan,
bazıları yolunu kaybeden, Genelkurmay’ın önüne kadar gelip
insanların üzerine yürüyen, arabaları ezip geçen o tanklar, zırhlı
araçlar nereden gelmiştir?
Yanıtlayalım: Mamak’taki 28’inci Mekanize Tugayı’ndan. Bu
komutanlık üzerinden yürütülen darbe girişimiyle ilgili 38 sanığın
yer aldığı iddianame geçen nisan ayında hazırlanmıştır.
Şimdi darbeyle ilgili genel istihbarat meselesine gelelim.
Orgeneral Akar’ın TBMM’ye yanıtlarında bu konuda altı çizilmesi
gereken ifadesi şudur: “Bu yapılanmanın devletin sivil, asker ve
polis tüm kurumlarına uzunca bir süredir yavaş ve sistematik bir
şekilde kendisini gizlemek suretiyle sızarak, işi bir darbe ile
seçilmiş hükümeti devirmeye, TSK’yı ve Türkiye’yi kontrol altına
alma noktasına getirmeye cüret etmesi, devletin diğer kurumları da
dahil pek çok kimsenin beklemediği bir durumdu.”
Şimdi aynı meseleyi Fidan’ın TBMM’ye verdiği yanıttan okuyalım:
“Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından daha önce dış makamlarla
paylaşılan notlarda, FETÖ/PDY’nin darbe girişiminde bulunabileceği
bildirilmiş olmakla birlikte, TSK bünyesinde istihbarat
toplanamadığından, darbe girişiminin tarihi konusunda net bir
istihbarata daha önceden ulaşılamamıştır.”
Görüleceği gibi, Akar “Darbe devletin diğer kurumları da dahil pek
çok kimsenin beklemediği bir durumdu” derken, MİT Müsteşarı “Darbe
girişiminde bulunabileceğini bildirmiştik” diyor.
O zaman başlangıçtaki soruya geliyoruz. Madem MİT bu genel
istihbaratı iletmişti, Binbaşı O.K.’nın getirdiği “Üç helikopter
kalkacak, MİT Müsteşarı kaçırılacak” bilgisi, doğrudan darbeye
işaret eden bir istihbarat olarak değerlendirilip ona göre hareket
edilemez miydi?
Bu meseleyi tartışmaya devam edeceğiz.