"Devletin ordusu Katar'a satıldı" diyenler
aynı... "S-400'ler Sarayın korunması için
alındı" diyenler aynı.. "YPG bize mi
saldıracak?" diyenler de aynı...
Bu listeyi böylesine uzatıp gidebiliriz. Yalanın, dolanın artık
kuyruklusunu da geçtim, Nirvanası'nda dolaşanlar
kulübünü artık salt siyaset yapmakla, yalanı siyasetin ana
malzemesi yapmakla itham etmek de kesmez bu saatten sonra. Bu kadar
masum! Olamaz, o boyutu çoktan geçtiler çünkü. Düpedüz iftirayı
gerçek, yalanı siyaset, algıyı beşinci kol
faaliyeti yaptılar.
Peki neydi beşinci kol denilen taktik? Geleneksel savaş
stratejileriyle veya fiili müdahale ile rakip devleti
çökertemiyorsan taktik değiştireceksin. O ülkenin devlet
kurumlarına, akademik çevrelerine, medyasına, bilim insanlarına,
sanatçılarına ve elbette siyasetçilerinin arasına sızacaksın
(elbette bu sızmanın bir karşılığı olacak!). Ve o devletin, o
milletin dayanışmasını, bütünlüğünü yok etmeye yönelik psikolojik
savaş tekniklerini kullanarak, yalan ve iftiralar üzerinden algı
oluşturarak, propaganda ile devleti yönetenler ile millet
arasındaki bağı...