Önceki gün ajanslara düşen bir haber, içinde cinayet ve şiddet
ifadeleri barındırdığı halde sevindirdi! Haberi
hatırlatalım: "Adana'da şiddet gördüğü eşi Osman
Efeoğulları'nı aralarında çıkan kavgada bıçaklayarak
öldüren Öznur Gülten Efeoğulları serbest bırakıldı."
Haberin detayları daha ilginç: "Kozan'da yaşanan olay, 19 Ekim
gecesi eve alkollü gelen Osman Efeoğulları'nın yüksek seste müzik
dinlemesine karşılık müziğin sesini kısmasını isteyen eşi Öznur
Gülten Efeoğulları'nı dövmesi ve bıçakla saldırması üzerine yere
düşen bıçağı alan 4 çocuk annesi Öznur Gülten'in eşini
bıçaklamasıyla sonuçlanır. Hastaneye kaldırılan Osman Efeoğulları
kurtulamaz ve hayatını kaybeder."
Haberden 47 yıllık evliliklerinde benzer şiddetin mütemadiyen
tekrarlandığını öğreniyoruz. Evli kaldıkları 47 yıl boyunca devamlı
şiddet gören, her boşanmak istediğinde alkol ve kumar bağımlılığı
da olan eşinin başına silah dayayıp ölümle tehdit ettiği Öznur
Gülten Hanım kendisini savunurken şöyle diyor: "Onu öldürmek
isteseydim beni dövdükten sonra yatıp uyuduğu zaman
öldürürdüm."
Mahkeme heyeti, 4 çocuğunun, hatta öldürülen Osman Efeoğulları'nın
babası Ziya Efeoğulları'nın bile şikâyetçi olmaması
üzerine "TCK'nın 27/2 maddesi gereğince eylemin meşru
müdafaa şartları içinde gerçekleşmesi" sebebiyle Öznur
Hanım'ın tahliyesine karar verdi.
"Söz konusu can ise 1 bile fazla" muhakkak ki... Ne cinayeti kutsamak ne de şiddeti savunmak gibi bir amacımın olmayacağı çok açık sanırım. Kadına, çocuğa, yaşlıya ya da herhangi bir canlıya yönelik şiddete, psikolojik ya da fiziksel kaba güç kullanmaya istisnasız karşıyım elbette. Adana Kozan'da olduğu gibi kocasından, babasından, abisinden, erkek arkadaşından şiddet gören sayısız Öznur Gülten Efeoğulları örnekleri var. Bir kez ya da onlarca, yüzlerce kez gördüğü şiddetten kurtulmaya çalışan ama her seferinde dozu biraz daha artan bu örneklerde sonu cinayetle biten çok hikâye ve haber okuyoruz.