Pek çok Amerikalı gibi, pek çok ülke Donald Trump’ın ABD Başkanı
seçilmesinin şokunu ve şaşkınlığını yaşamaya devam ediyor.
Almanya’dan Avustralya’ya, Meksika’dan İran’a kadar dünyanın
çeşitli yerlerinde “Trump dönemi” konusunda ciddi bir rahatsızlık
ve kaygı hâkim.
Bu bağlamda Türkiye, ikili ilişkiler açısından bu yeni döneme
ihtiyatlı bir iyimserlik ve umutla bakan birkaç ülkeden biri.
(Diğerleri arasında Rusya ve İsrail var)...
Ankara’nın bu tavrı, Türk-Amerikan ilişkilerinin son zamanlarda
geldiği kritik noktanın bir sonucudur. Türkiye’de hükümet dahil,
kamuoyunun geniş bir kesimi ilişkilerde yaşanan krizin sorumlusu
olarak Obama yönetimini görüyor.
Seçim kampanyası sırasında Demokrat aday Hillary Clinton’ın
söyledikleri, onun Beyaz Saray’a girmesi halinde benzer politikalar
izleyeceği ve Türkiye-ABD ilişkilerinde aynı sıkıntıların devam
edeceği kanısını pekiştirmiştir.
“Ehveni şer”
Bu kaygı Türkiye’de birçok kimsenin dış konularda ne yapacağı belli
olmayan Donald Trump’a daha iyi bir gözle bakmasına yol
açmıştır.
Diğer bir deyişle, Türkiye’nin nazarında Trump “ehveni şer”
(kötünün iyisi) bir tercihtir. En azından Beyaz Saray’daki
değişiklikten sonra onunla “yeni bir sayfa” açmak umudu
vardır...
Ankara, böyle bir umutla seçim sonucunun ilan edilmesinden hemen
sonra bir “diyalog hamlesi”ne girişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan,
Trump’ı telefonla arayarak tebriklerini sunmanın yanı sıra
ilişkilerin geleceğine dair
bazı mesajlar verdi. Bu arada Başbakan Yıldırım da yaptığı bir
konuşmada benzer bir mesaj iletti.
Trump ile daha seçilir seçilmez böyle bir “hamle”nin yapılması
akıllıca bir harekettir. Bu, ta 20 Ocak’ta resmen görevine
başlayacak olan yeni Başkan ve yönetimiyle sıkı temas ve işbirliği
kapısını açıyor.
İki çetin sorun