Abdi İpekçi o akşam üstü Ankara’dan gazeteye döndüğünde beni
çağırdı. Gece bir davete yetişmesi gerekiyordu. O günün en önemli
olayı, Ayetullah Humeyni’nin İran’a dönüşü ve yüzbinlerce kişi
tarafından karşılanmasıydı. Abdi ertesi günkü başyazısı için bu
konuyu seçmişti.
Yazısını, birlikte yaptığımız son rötuşlardan sonra dizgiye
gönderirken bana “Senin İran’a gitmen iyi olacak, yarın bunu
konuşalım” dedi. Hızla merdivenlerden inip arabasına bindi.
Bunun, onunla son görüşmemiz olduğunu kim bilebilirdi!
Eve dönüp televizyonda haberleri izlerken, spikerin önüne gelen
nota bakıp durakladığını farkettim. Birkaç saniye sonra o şok haber
spikerin titrek sesinden duyuldu: “Abdi İpekçi öldürüldü...”
“Olamaz olamaz” diye haykırdım. Çılgın gibi arabama atlayıp
gazeteye yetiştim. Menfur cinayetin ayrıntılarını arkadaşlarımızla
birlikte öğrenmeye çalıştık.
Sadece Milliyet değil, Türk basını son dönemde yetiştirdiği en
önemli ve değerli yönetici ve yazarını, Türk toplumu da seçkin bir
aydınını kaybetmişti...
***
Şahsen ben Abdi İpekçi’nin ölümüyle, uzun yıllar birlikte
çalıştığım bir meslektaşımı ve dostumu kaybettim.
Abdi ile birlikteliğimiz Milliyet’ten de önce, 1950’de Yeni
İstanbul gazetesinde başladı. Çiçeği burnunda gazeteciler olarak
ikimiz aynı yazı işleri masasında yanyana çalıştık. İki yıl sonra
yine beraber, İstanbul Ekspres’e girdik. 1954’te Milliyet yeni
şekliyle yayına başlarken, yine Abdi ile birlikte buraya geçtik. O
gazetenin Genel Yayın Müdürüydü, ben de Dış Haberler Şefi...
İşte Abdi ile meslek hayatımızda 30 yıla yakın beraberliğimiz,
kendisinin menfur saldırıya kurban gittiği o akşama kadar devam
etti.
***
Abdi İpekçi Milliyet’teki başarısıyla, Türk basınında bir çığır
açmıştır.
Abdi yenilikçiydi. Milliyet’e, o zamana kadar Türk basınında
görülmeyen, hem içerik, hem sayfa düzeni açısından pek çok yeniliği
getirmiştir. Tam sayfa dış haberler ve ekonomi, sanat ve magazin
ilaveleri, popüler spor sayfaları, tartışma forumları, gazetede yer
alan ve diğer gazeteler tarafından örnek alınan yeniliklerdi.
Abdi İpekçi, dürüst ve objektif gazetecilik anlayışını getirmiştir.
Haberlerin ‘’double-check’’ edilmesini temel bir kural olarak
uygulamış, Milliyet’i güvenilen ve saygı duyulan bir gazete
yapmıştır.
Onun en önemli niteliklerinden biri de uzlaşıcı ve sağduyulu
mizacıydı. Bu karakter, kendi yazılarından gazetenin en kritik
siyasi şartlarda aldığı tavıra kadar yansımıştır.
Abdi İpekçi gerçekleştirdiği hamlelerle Milliyet’i bir ‘’dünya
gazetesi’’ düzeyine çıkartmış, Türk basınında kendi damgasını
taşıyan bir ‘’ekol’’ yaratmıştır.
***
Abdi İpekçi’nin yokluğu Türkiye’nin uğradığı en büyük kayıplardan
biridir.
Ölümünün 37. yılında kendisini anıyor ve arıyoruz.