Suriye’de iç savaşın patlak vermesinden sonra evlerinden kaçan binlerce kişinin Türkiye’ye akın etmesi üzerine, hükümet “açık kapı” politikasını ilan etmiş ve “misafir” olarak nitelendirdiği Suriyelilere kucak açmıştı.
Başta bu gelenlerin çoğu, sınır bölgesine yakın yerlerde kurulan
kamplara yerleştirilmiş ve buralarda bütün medeni ihtiyaçları temin
edilmişti. O günlerde Türkiye’nin yaptığı insani jestin bütün
dünyada bilinmesi için, yerli ve yabancı medya, hatta Angelina
Jolie gibi ünlü Hollywood yıldızları kampları görmeye davet
edilmişti.
O zaman hükümet, Esad rejiminin fazla tutunamayacağını ve kısa
zamanda göçmen akınının duracağını ümit ediyordu. Hatta dönemin
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bir basın toplantısında,
Türkiye’ye sığınacak Suriyelilerin sayısının 100 bini geçmeyeceği
tahmininde bulunmuş, bir gazetecinin “Bu sayı artarsa ne olacak”
şeklindeki sorusuna da “Bunu o zaman düşünürüz” yanıtını
vermişti...
Nereden nereye...
Suriye’de Esad rejimi devrilmedi, iç savaş şiddetlendi, göç dalgası
büyüdü ve Türkiye beklemediği bir durumla karşı karşıya kaldı.
Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin sayısı başta yüz binleri aştı,
milyonlara ulaştı. Kamplar dolup taşınca, pek çoğu Türkiye’nin
çeşitli kentlerine akın etti. Kilis gibi kentlerde Suriyeliler
nüfusun çoğunluğunu oluşturdu...
Bu büyük göçün 6. yılında artık Türkiye’de 3 milyon Suriyeli
yaşıyor. Bunlara hâlâ “misafir” deniyor. Yani bu insanların
“mülteci” statüsü yok. Dolayısıyla, hukuki bakımdan da durumları
karışık. Bu yüzden resmen çalışma hakları yok. Halen bir milyonu
aşan çocukların 900 bini okula gitmiyor.
Hükümet de artık bu “misafirler”in yakında ülkelerine
döneceklerinden umudu kesmiş durumda.
Sorunun boyutları
Cumhurbaşkanı’nın son bir demeci üzerine, bazı Suriyelilere
vatandaşlık statüsünün verilmesi konusu gündeme oturdu.