Türkiye’nin köklü bir pozisyon değişikliğiyle IŞİD’e karşı
açtığı savaşın boyutları veya daha doğrusu “sınırı” Başbakan Ahmet
Davutoğlu’nun son beyanıyla açıklık kazandı.
Başbakan’ın bu bağlamda söylediklerinde iki önemli unsur var: (1)
Türkiye Suriye ile sınırı yakınında artık IŞİD’i görmek istemiyor.
Dolayısıyla, onun oradan çıkıp gitmesi için başlattığı askeri
operasyonlarını sürdürecek. (2) Türkiye bu amaçla Suriye
topraklarına kara kuvvetlerini göndermeyecek. Yani operasyonları,
sınırı aşmadan tank veya topçu ateşiyle ve hava bombardımanıyla
gerçekleştirecek.
Bunun anlamı şudur: Ankara’nın IŞİD’in Suriye’deki varlığının yok
edilmesi gibi iddialı, stratejik bir hedefi yok. Hele bu mücadele
için Mehmetçiği Suriye topraklarına göndermek niyeti de hiç
yok.
Diğer bir deyişle, IŞİD’e karşı halen devam etmekte olan askeri
müdahale, sadece sınır bölgesini içeren “sınırlı” bir eylemdir.
Nasıl olacak?
Bu plan sınır bölgesinin IŞİD’den “arındırılması”ndan sonra,
“ılımlı unsurları”n kontrolü altına geçmesini öngörüyor. Böylece
Türkiye’nin öteden beri istediği sınıra yakın bir “güvenli bölge”
de fiilen oluşmuş olacaktır. ABD’nin de şimdi planı benimsediği ve
bu umudu paylaştığı anlaşılıyor.
Ancak mesele IŞİD’in sözü geçen sınır bölgesinden nasıl
arındırılacağıdır. Hava bombardımanı veya uzaktan topçu atışı bunu
sağlamaya yetmez. Bu nedenle Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye
Ordusu’nun (ÖSO) karadan bu savaşa katılması planlanıyor. Ne var ki
ÖSO’nun IŞİD’i söküp atacak gücünün olup olmadığı, bir soru
işareti. Diğer bir soru işareti de “ılımlı” diye nitelendirilen
unsurlar arasında, daha önce görüldüğü gibi, radikallerin de
bulunması riskinin nasıl önleneceğidir.