DAEŞ veya IŞİD Suriye ve Irak’ta, iki cephede birden, ağır bir
darbe yemiş durumda.
Kendisini halifeliğin merkezi olan bir devlet diye ilan eden örgüt,
iki ülkede ele geçirdiği topraklardan çekilmek zorunda kaldığı
gibi, yüksek sayıda insanca zayiata, askeri malzeme ve mali kaynak
kaybına uğradı.
Buna karşılık iki cephede de DAEŞ’e karşı savaşan yerel güçler, ilk
kez kendilerini kanıtlayan başarılı bir performans
gösteriyorlar.
Suriye cephesinden başlayalım.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) “Fırat Kalkanı” çerçevesinde El Bab’a
karşı giriştiği harekât sonucunda kentin “tamamını” kontrolü altına
almış bulunuyor. TSK desteğindeki Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), Türk
özel birlikleriyle beraber, DAEŞ savaşçılarını hâlâ direndikleri
bazı mahallelerden söküp atıyor.
Neden önemli?
El Bab’ın DAEŞ’ten kurtulması üç bakımdan önemli:
1) El Bab, DAEŞ’in (Rakka’dan sonra) en önemli kalesi sayılıyordu.
Hatta örgüt buranın saldırgan güçlere “cehennem” olacağı
propagandasını yapıyordu.
Aslında kentteki nüfus yoğunluğu operasyonu zorlaştıran bir
faktördü. Buna rağmen sonunda TSK kenti ele geçirerek DAEŞ’e
şimdiye kadar uğradığı en ağır askeri darbeyi vurdu.
2) Bu başarı aynı zamanda ÖSO’nun savaş yeteneğini de gösterdi. TSK
tarafından yetiştirilen ve aralarında Türkmenlerin de bulunduğu bu
güçler, El Bab’ın alınması gibi zor görevleri başarabileceğini
ortaya koydu. Bu, Türkiye’nin Rakka gibi merkezlerin de IŞİD’den
kurtarılmasında ÖSO’ya güvenilebileceği tezini güçlendiriyor.