Gün geçmiyor ki Türkiye ile Almanya arasında gerginliği
tırmandıran yeni bir olay çıkmasın...
Son gelişme, Almanya’nın Türkiye’ye silah satışını kısmaya karar
vermesi.
Böylece Ankara ile Berlin arasındaki uyuşmazlığa ve gerilime şimdi
bir “askeri boyut” ekleniyor.
Alman makamları bu davranışına sebep olarak Türkiye’deki “insan
hakları ihlalleri”ni öne sürüyor. Fiilen olan şey, bir NATO
üyesinin, ulus güvenliği tehdit edilen bir müttefikiyle askeri
işbirliği yapmaktan vazgeçmesi ve onun aklınca ona karşı bir nevi
yaptırım uygulamasıdır.
Bozuşmanın
nedenleri
Siyasi alanda tarih boyunca birbirine yakın duran iki ülke giderek
birbirlerinden uzaklaşmış durumda. Bunun iki taraf için çeşitli
nedenleri var.
Türkiye açısından uyuşmazlığın başlıca nedeni, Almanya’nın
Türkiye’ye karşı düşmanca davranması, PKK ve FETÖ mensuplarının
faaliyetine destek olması veya göz yummasıdır. Buna son olarak
iadesi istenen bazı “kaçaklar”ın barındırılmasını, ayrıca Şansöyle
Merkel başta olmak üzere Alman yetkililerinin Türkiye’nin AB ile
müzakerelerini askıya almak (hatta onu Birliğin dışında tutmak)
niyetlerinin açıkça ilan edilmesini de eklemek gerek.
Almanya açısından ise, Türkiye’ye karşı tavır almasının gerekçesi,
Türkiye’deki insan hakları ihlalleri, adaletsizlik, basın özgürlüğü
kısıtlamaları, tutuklamalar gibi olaylardır. Buna son zamanlarda
bazı Alman vatandaşlarının gözaltına almasının yarattığı tepki de
ekleniyor...
Uyuşmazlığın
sonucu
Sonuçta gelinen noktada iki ülke resmi düzeyde birbirine karşı
cephe almış durumda. Halk düzeyinde ise, karşılıklı olarak ciddi
bir güvensizlik, hatta düşmanlık hâkim.
Türkiye’de yaygın görüşe göre, gerginliğin artmasına esas neden
Almanya’da 26 Eylül’de yapılacak seçimlerdir.
Siyasi partilerin, özellikle seçim döneminde, “popülist”
davranışlarda bulunduğu doğrudur. Ama Berlin’le ilişkilerin giderek
gerginleşmesinin tek nedeni de bu değildir.
Ne yazık ki iki tarafta da, yapılan sert çıkışlar, kullanılan
saldırgan üslup ve sistematik kampanya sonucunda, halk düzeyinde de
bir güvensizlik ve düşmanlık havası hüküm sürüyor. Eğer halk bu
duygulara sahip olmasa, politikacılar popülist söz ve davranışlarla
onlardan destek ve oy alabilir mi?
Kuşkusuz iki ülkenin ortak çıkarları bu günkü uyuşmazlıkların ve
gerginliğin bir an önce giderilmesini gerektiriyor. Ancak bunun
hemen Almanya’daki seçimlerden sonra gerçeklemesini beklememeli.
Merkel dâhil iktidara geleceği tahmin edilen politikacıların resmi
düzeyde ve halkın karşısında sergiledikleri tutumu hemen terk
edeceklerini ummak fazla iyimserlik olur. Aynı şekilde, halkın da
duygularının yakında değişebileceğini de..