Size bir kötü, bir de daha kötü
haberim var.
Önce kötüyü söyleyeyim. Genç
nesil elimizden kayıp gidiyor.
Daha kötü haberse şu… Ne gençler
ne yetişkinler tehlikenin farkında!.. Çünkü sosyal mühendislik
operasyonu çok sinsi bir şekilde ilerliyor.
Şimdi haberimizin ayrıntılarına
geçelim…
***
Dijital müzik platformlarında bir
numaraya kadar çıkmış olan Mary Jane adında bir şarkı var. Başlığı
İngilizce, sözleri Türkçe olan bu şarkı tamamen uyuşturucuyla
ilgili. Şarkının her satırında uyuşturucuya güzelleme
yapılıyor.
Youtube’da klipin izlenme sayısı
30 milyona yaklaşmış. Liseli gençlerin çoğu şarkıyı söyleyene
hayran. Sözleri ezbere biliyorlar.
O sözleri buraya yazıp sayfayı
kirletmek istemiyorum.
***
TIKTOK isminde bir video paylaşım
uygulaması var. İnternette bu aralar nereye girseniz bu uygulamanın
reklamı çıkıyor karşınıza.
Uygulamada genelde 12-18 yaş
arası gençler (çocuklar mı deseydim acaba) video çekip
paylaşıyorlar. Çekilen videonun müptezellik oranı, izlenme oranını
doğrudan etkiliyor. Ve ilgi odağı olmak isteyen ergenler
kendilerini kepaze durumuna sokarak eğleniyorlar.
Bu arada küfür gırla gidiyor, bel
altı muhabbetler yüz kızartıyor. Bilinçaltımızı lağıma çeviren
akımlar da genelde buradan çıkıyor.
Ne var bunda
canım?
Eğer ortaokul veya liseye giden
bir çocuğunuz varsa, yukarıda bahsettiğim şarkıyı dinlemiş olma
veya uygulamayı kullanıyor olma ihtimali çok yüksek. İsterseniz
yazıya bir ara verip sorun.
Ve lütfen tehlikenin farkına
varın!
Çünkü yaşadığımız çağın en büyük
tehlikesi, anormalin normalleşmesi. Kötülüğe karşı mücadele
edilebilir. Ama herhangi bir şey
zihinlerimizde "normal" kategorisine girdiği
anda yapacak bir şey kalmıyor.
Medya ve internet yoluyla
yürütülen operasyonun en büyük amacı zaten bu. Kötüyü
normalleştirmek. Bu da yoğun bir şekilde maruz bırakarak
oluyor.
Eğlence maskesi giymiş
ahlaksızlığa çok fazla maruz kalan kişi, zamanla zihninde kötülüğü
aklıyor. Aklama operasyonunda da genelde “Ne var bunda
canım!” cümlesi kullanılıyor.
Bir filmde kötü adam bir şey
çalarsa sıkıntı yok. Ama filmde hırsız sadaka veriyor, tecavüzcü
kadın hakları derneği kuruyor, dinsiz din öğretiyorsa…
İyi adam da hırsızlık yapıp,
uyuşturucu kullanıyorsa o filmin sonu iyi bitmez.
RTÜK televizyonda sigara ve alkol
görüntülerini bulanıklaştırıyor, küfürleri sessize alıyor. Ama asıl
film en net ve gürültülü hâliyle cep telefonlarında gürül gürül
akmaya devam ediyor.
Yasakçı
zihniyet
Bazen kullandığımız dille
kendimizi zehirliyoruz. Mesela “yasakçı zihniyet” dendiğinde
hepimizin kafasında olumsuz bir imaj beliriyor.
Koro hâlinde özgürlük şarkıları
söylerken, yasakların olmadığı bir dünyada oluşacak senfonik
anarşiyi göz ardı ediyoruz.
Ergenlik çağındaki erkekleri
öpüştüren adamı özgürlüğü bahane ederek hapse tıkmazsak, toplumun
geri kalanını esarete mahkûm etmiş oluruz. Uyuşturucuya şarkı yapan
adama müdahale etmezsek, okullardaki sıkıcı konferanslarda
uyuşturucuyla mücadele falan edemeyiz.
Adamlar videolarındaki tık
sayısını artırmak için her türlü kepazeliği yapıyor, bizde tık
yok!
Geçen hafta birkaç fenomen
gözaltına alındı. Hemen birileri özgürlük naraları atmaya başladı.
İşin garibi en çok da köleler bağırıyor.
Durumun farkında değiller. Çünkü
alışkanlığın zinciri önce hissedilmeyecek kadar hafif, sonra
kırılamayacak kadar güçlü oluyor.
Başımıza ne geliyorsa, bu
özgürlük belasından geliyor.
Ördek
yumurtası
Yıllar önce eşimin dedesi
muziplik olsun diye tavuğun altına ördek yumurtası koymuş. Yumurta
çatlayınca yavru ördek biraz yürüyüp hemen dereye
atlamış.
Tavuk diğer yavruları bırakmış.
Gün boyu endişeyle derenin kenarında durup ördek yavrusunu
gözlüyormuş.
Şimdi endişeyle ellerinde
tabletle saatler geçiren çocuklarını gözleyen anne babaları görünce
aklıma hep bu hadise geliyor.
Çocuğa tableti yasaklamakla,
ördeğe yüzmeyi yasaklamak arasında bir fark yok.
O zaman ya yüzmeyi öğrenip suya
birlikte atlayacağız.
Ya da derenin kenarında endişeyle
beklemeye devam edeceğiz...