İnsan eşyadan sıkılır. Gayet yeni
olmasına rağmen salon takımını değiştirmek ister mesela. İmkânı
varsa atıp yeni bir takım alır. İmkânı yoksa en azından kılıfını
değiştirir.
Arabasından da sıkılır
insan. “Ayağımı yerden kessin, yeter” diye
alınan araba bir zaman sonra insanı kesmez olur.
Ve işin kötüsü insan kendisinden
de sıkılır. Bütün can sıkıntılarına eşyayı alet eden insan,
içeriden gelen bu sıkıntı için de dışarıda bir suçlu arar.
Bulamayınca da “Depresyondayım” diyerek
psikoloji bilimine yaslanır. Depresyonun kaynağının kendisinden
sıkılma hâli olduğunu fark edemediği için, birinci tekil yerine
üçüncü çoğullara yoğunlaşır.
Ve sigortası atmış bir evde bütün
elektrik tesisatını elden geçiren ve yine de ışığa kavuşamayan
insan, giderek daha öfkeli bir karanlığa sürüklenir.
İlaçlar ve terapi de bir işe
yaramaz. Çünkü böyle bir durumda depresyonun tedavisi için gereken
tek şey değişimdir.
Tabii saçın rengini
değiştirmekten bahsetmiyorum. Çünkü motoru tekleyen bir arabanın
tamponu değiştirilmez.