İçine doğduğum mahallede Lozan
Antlaşması'nı "ihanet" olmasa da "hezimet" görme
eğilimi hâkimdir.
Lozan'ın eleştirilecek yanları yok muydu? Elbette vardı... Zaten
eleştirel yaklaşım her daim goygoyculuktan evladır.
Lakin fakir değil ihanet, hezimet olduğuna bile (ilk gençliğim de
dâhil) hiçbir zaman ikna olmadım.
Bunun nedeni, kendime sorduğum şu basit soruda saklıydı:
"Selanik'ten Kerkük'e kadar verdiler de bizimkiler mi almadı?"
Öyle ya, Misak-ı Milli veya Ahd-i Milli kapsamında
batıda en uçta Selanik vardı, doğuda en uçta
Kerkük.
Ne yani, Musul'u ve Kerkük'ü vermediler diye yeniden silah
kuşanacak, savaşacak mıydık?
Diyelim ki taviz vermemek için bitap düşmüş Anadolu'yu tekrar ayağa
kaldırdık, ya "Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olsaydık"
ne yapacaktık?
Keşke taviz vermemek veya "ilkelerden" ödünsüzlük "vatan sahibi"
olmak için yeterli olsaydı.
Kudüs Müftüsü merhum Hacı Emin
el-Hüseyni tavizsiz mücadele etti de
(Filistin davasını tüm mazlum milletlere mal etmenin dışında) ne
elde etti?
Halbuki, BM'nin...