‘KUR’AN ayı RAMAZAN ayındayız ya; 916 haftadan beri, “KUR’AN VE
İLİM” çalışmalarımıza istinaden yayına hazırlamakta olduğum
haftalık dergimizden minik bölümler sunayım ve KUR’AN ayı Ramazan’a
ulaşmamızın hamdını böyle eda etmiş olalım…’
“KUR’AN ayı Ramazan’a ulaştık, elhamdülillah” başlıklı yazımda
böyle demiş, 916. hafta KUR’AN VE İLİM çalışmamızdan bölümler
sunmuştum; 917 ile devam edelim...
İsra Suresi’nin 105-108. ayetleri üzerinde çalıştık bu hafta. Önce
105. ayetin mealine bakalım: “Kur’an’ı ancak hak olarak indirdik ve
o da indiği gibi hak olarak kaldı. Seni de yalnız müjdeci ve
uyarıcı olarak gönderdik.” (D.İ.B. Meali)
Bir hatırlatma daha yapmam gerekiyor: Hazreti Peygamber “Âlimler
nebilerin vârisleridir” buyuruyor. Âlimlerin varlığı kıyamete kadar
devam edecek ve onlar o zamana kadar “peygamberler sistemini”
sürdürerek her çağda o çağın sorunlarını çözeceklerdir. (Bu
hatırlatmamın sebebi, bundan sonra aktaracaklarımın anlaşılması
içindir.)
‘İnsanlığın en zor durumu bugün yaşanmaktadır. İnsanlık tarım
döneminden sanayi dönemine geçmiş, yeryüzü tek topluluk olmuş, tüm
insanlar işbölümü içinde üretip tüketiyorlar.
Öz üretip tüketme yerine topluca üretip insanlık içinde bölüşme
problemi vardır. Kapitalizm, sosyalizm ve karma sistem bu sorunları
çözemiyor. İşte bu sorunu yalnız Kur’an çözecek, Kur’an’ın en büyük
mucizesi ortaya çıkacaktır. Yarın deniz uygarlığı, gezegenler
uygarlığı olduğu zaman insanlık büsbütün şaşkın olacak, imdada yine
Kur’an gelecektir.
Kur’an seminerlerini takip eden ve onu kendi nefsinde uygulayan
herkes bilmelidir ki; biz uygarlığı ne para ile ne de silahla
kuracağız. İşletmeleri kuracağız ama üretip mal satmak için değil;
kendimiz için, bir de örnek göstermek için kurmuş olacağız. Her
Kur’an üzerinde duran kişi bilmelidir ki görevimiz de tebşir ve
inzardır. Önce tebşirdir; Kur’an’ın onun sorunlarını çözdüğünü ona
bildirmek ve sevindirmektir. Biz bir karşılık istemiyoruz. Allah
bize bu görevi vermiş, biz de yapıyoruz. Kendimiz için yaptığımız
içtihat ve uygulamaları sizlere de aktarıyoruz, kişi olarak siz de
yararlanın diye. Bizim sizinle herhangi bir nizamız yoktur. İnzarda
da; bak diyeceğiz, bu Kur’an’ın dediklerini yapmazsanız başınız
dertten kurtulmaz. / O kadar. / Biz hiç kimseye hiçbir zaman ‘sen
bulunduğun yerden in de ben çıkayım’ demedik. Biz sadece ‘böyle
yaparsanız şu imkânlara erersiniz’ dedik. Kur’an’a kulak verenler
aziz oldular. Şimdi de aynı şeyleri yapıyoruz. / Demek ki Adil
Düzen çalışanları önce Kur’an’ı öğrenecekler. Sonra uygulayacaklar.
Sonra dünyaya duyurup işbirliği isteyeceklerdir. Ondan sonra da
işbirliği içinde birlikte uygulamaya ve yaşamaya devam
edeceklerdir. Onlar Adil Düzen çalışanlarının bu çalışmalarına mani
olurlarsa, o zaman cihat farz olur...
İnsanlara önce Kur’an’ın hidayetini gösterip kulak verenlere
başarıyı göstermemiz gerekir. Cihat kısmı sonra savunma savaşları
şeklinde vardır. Türkiye İkinci Cihan Savaşı’na girmedi, üçüncü
cihan savaşına da girmemelidir...