Başkanlık sisteminin halk oylamasına sunulması meselesine dair dün Binali Yıldırım ile Devlet Bahçeli arasındaki 1 saat 10 dakikalık görüşmenin çok verimli geçtiği yönünde duyumlar aldım ve sevindim. İki siyasi liderin aklın yolunda buluşması Türkiye'nin geleceği açısından çok çok hayatidir...
***
Türkiye'nin gerçek bir kuvvetler ayrılığı rejimi tesis etmesi
açısından da başkanlık sistemine geçiş zorunludur. İnsanlık
tarihinin önemli bir ilerlemesi; yasama organının, yürütmeden
ayrılmasıyla gerçekleşmiştir...
***
Diktatörlüğe en müsait ortam, devletin üç temel kuvvetinin (yasama,
yürütme ve yargı) aynı elde bulundurulmasıdır. En eski
despotluklardan, en son faşist ve sosyalist diktatörlüklere kadar,
yaygın rastlanan pratik hep bu şekilde olmuştur...
***
Faşist ya da sosyalist rejimlerde diktatör, bu üç kuvveti de
bünyesinde toplar.
Yürütme zaten kendisidir, yasama organı üyelerini o seçer,
yargıçlar Castro, Salazar, Mussolini veya Stalin gibi demokrasi
yoluyla iktidardan gönderemeyeceğiniz bir diktatöre sadakat yemini
yaparak işe başlar.
***
Fakat insana en uygun sistem olarak; bu üç kuvvetin gerçekten
birbirinden ayrılması, ilk çağlardan beri ima edilegelmekle
birlikte, en tutarlı biçimde Fransız liberal düşünür Montesquieu
tarafından formüle edilmiş ve tarihin ilk anayasal demokrasisi olan
ABD'de 1787'de hayata geçmiştir...