Türkiye Cumhuriyeti Devleti de her devlet gibi terör
örgütleriyle mücadele etmek durumundadır. PKK terör örgütü de son
40 yıla damga vuran bir realitedir. Öcalan ise PKK'nın tüm örgütsel
yapısının toplamı kadar hatta belki bu yapının tümünden de büyük
bir realitedir. Türkiye PKK terör örgütünü çok geriletti son
dönemde. Elbette bir gün yeniden bir çözüm süreci başlayacak ve PKK
silahlarını tamamen toprağa gömecek. Geçmişte yapılan Oslo
görüşmeleri doğru politikaydı. Fakat o sürecin problemlerinden de
ders alınmalı. 13 Ocak 2012'de -BDP Diyarbakır Teşkilatı'ndaki
aramada ele geçirilen bir hard disk- görüntüsündeki kumpas
geçmişten ders alınması bağlamında çok önemlidir...
Bu kumpas neticesinde dün de yazdığım gibi Hakan Fidan ve MİT
Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş'in PKK'nın Avrupa'daki bazı
yöneticileri ile yaptığı görüşmelere yer veriliyordu. Aslında
olayın gerçek yüzü farklıydı. BDP Başkanlığı'na düzenlenen
operasyondan kısa bir süre önce Türkiye'ye yabancı bir istihbarat
servisinin elemanı giriş yapmıştı. Takipte olduğundan habersiz olan
ajanın, FETÖ mensubu istihbaratçı polislerle gizlice buluştuğu ve
yurtdışından getirdiği "hard diski" teslim ettiği belirlendi.
Teslimat sonrası, Fethullahçı polislerin düzenleyeceği operasyona
da malzeme oluşturulmuştu. Hard diskin içeriği operasyondan önce
basına sızdırıldı. Ancak, bu dijital kayıt Diyarbakır BDP İl
Başkanlığı'nda yapılan baskında kasada bulunmuş olarak sunuldu.
"Oslo Görüşmeleri" bu şekilde Fethullahçılar tarafından sekteye
uğratıldı. Ne gariptir ki o dönem militarist şahin politikalar
isteyen FETÖ bugün ise PKK terörünü aynı şahinlikle
destekliyor...
Oslo görüşmelerindeki bu gelişmenin ardından çözüm süreci İmralı
üzerinden devam ettirildi. Fethullahçılar ise çözüm sürecine
saldırılarına devam ediyordu. Fethullahçı savcılar, MİT hakkında
açılan tüm dosyaları bir araya topladı. 7 Şubat soruşturması,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 20 ihbarcının dilekçesi üzerine
açılan soruşturmayla birleştirildi. Birbirleriyle bağlantısı
olmayan dosyaları aynı merkezde bir araya getiren savcılık, tek
hamleyle büyük bir operasyon gerçekleştirmeyi hedeflemişti...
Bir yandan Çözüm Süreci'nin başlaması diğer yandan "MİT'in dış
istihbarat ağının" güçlendirilmesi, stratejik birimler kurulması,
nitelikli eleman takviyesi, MİT'in bölgedeki ağırlığının artması,
küresel establishment güçlerinin dikkatinden kaçmadı. Eşzamanlı
olarak dış basında MİT'i hedef alan yayınların başlaması, bu haber
ve yorumlara Hakan Fidan'ı karalama kampanyalarının eklenmesi ise
Ankara için artık sürpriz değildi...
Böcek olayının ardından 28 Aralık 2011'de, Türkiye dramatik bir
olayla sarsıldı. Uludere'de, Irak'ın Kürdistan bölgesine kaçağa
giden bir grup vatandaş, terörist değerlendirmesi ile savaş
uçaklarınca bombalandı. 35 vatandaşımız yaşamını yitirdi. Uludere
katliamı gerçek bir kumpastı. Ve bu olaydan sonra Fethullahçılar
tarafından "Yanlış istihbarat MİT'ten" tartışması başlatıldı.