Bu ülkenin tarihinde 27 Mayıs 1960 ile 12 Eylül 1980 arası dönem kadar entelektüel anlamda her açıdan sahtekâr bir dönem yaşanmamıştır. Böyle uydurma bir kültürel atmosfer ne öncesinde ne de sonrasında yok bu memleketin tarihinde...
***
O dönemin dergilerini, yayınlarını ve sözde entelektüel-akademik
tartışmalarını dikkatle incelemiş ve okumuş biriyim. Bu konuda da
çok yazdım. Ortada maalesef sürekli kendini kandıran zırva bir
aydınlar güruhu var o 20 senelik dönemde. Aslında bugün de bu durum
çok fazla değişmedi. Özellikle akademisyenlerinin entelektüel
kalitesizliği anlamında herhalde dünya birincisi ülke
Türkiye'dir...
***
O 20 yıllık dönemin Türkiye'sinde yetişen tüm beyinlerin olması
gereken yerden daha aşağı seviyede olmak durumunda kaldığını
düşünüyorum...
***
Hele dönemin sol içi tartışmalarını okuduğum zaman güleyim mi,
ağlayayım mı bilemiyorum. Solun entelektüel hegemonyasına karşı
ezik vaziyette kalan sağın zaten kendi gündemi yok o yıllarda, bu
sol içi tartışmaların zavallılığının yansıması olarak sağ kanat
daha da zavallı halde...
***
Yani ortada 12 Eylül yüzünden bitmiş çok değerli bir entelektüel
ortam falan yok! Sosyal ve siyasal meseleler üzerinde ciddi anlamda
düşünmek isteyen bir beyini iğdiş edebilecek bir kültürel atmosfer
hâkim Türkiye'nin o 20 yılına...
***
Öte yandan David Shankland'ın "80 öncesi Türkiye'de sağ- sol
çatışması diye adlandırılan şey esasen kamufle edilmiş bir Alevi-
Sünni iç savaşıdır" tespiti üzerinde de düşünmek lazım...
***
Türkiye'nin hakiki toplumsal meselelerinin üstünü örttü o yıllar...
Alevi meselesi, Kürt meselesi ve İslami kesim meselesi bu kadar geç
tartışılır hale gelmemeliydi. Alevilik, sosyalist hareket içinde,
dindarlık ülkücü hareket içinde ikame edilebilir insan depoları
yaratan zeminler olarak değil, başlı başına bir olgu olarak
görülmeliydi...