Cumartesi günü İstanbul Üniversitesi'nin Beyazıd'daki merkez
binasındaydık. YÖK Başkanı Yekta Saraç, kurumuyla alâkalı olarak
bilgi paylaşmak maksadıyla yazarları, Osmanlı'nın Harbiye Nezareti,
Cumhuriyet'in İstanbul Üniversite olan bu binada bir toplantıya
davet etmişti.
Programa başlamadan YÖK Başkanı ve üniversite rektörüne iki
teklifte bulunduk. Bunlardan birinin cümle kapısından giren
talebenin, hatta öğretim üyesinin hiç olmazsa kapının üzerinde
yazan hatları okuyabilecek dereceye yükseltilmesi, bunun için
müfredatta tedbirler alınması, diğeri de merkez binanın Eğitim
Müzesi yapılması, müze yapılırken arkadaki Bekirağa Bölüğünün de
inşa edilmesi.
İstanbul Üni. Rektörü Mahmut Ak, binanın müze anlayışıyla büyük
paralar harcanarak tamir edildiğini ve Bekirağa Bölüğü'nün de
resimlerden üretildiğini, 5 milyon tuğla konacağını söyledi.
Süleymaniye Camiî'ne bakan kapının açılmış olması ise bize tıpkı
cümle kapısı alınlığındaki tuğranın yerine konması gibi teselli
sebebi oldu. Bizim burada okuduğumuz yıllarda talebe, 250 metre
ötedeki Süleymaniye Camiîne gitmesin diye o kapı kapalı, Osmanlıya
muhabbet duyumasın diye de o tuğra yerinde yoktu...
Bu giriş sohbetinden sonra herkes de gelmiş olduğundan 3 saat süren
bir toplantıya geçtik.
YÖK Başkanı Yekta Saraç, bazı hususlara bilhassa dikkat çekti.
Bunlardan biri eğitim emniyeti. FETÖ/PYD örgütüne dâhil olmuş her
kim olursa olsun bunların üniversiteden temizleneceğini söyledi.
Mücadele yalnızca içerde değil, dışarıda da devam ediyormuş. 64
devletin eğitim müşaviri ve 17 Büyükelçi YÖK'e davet edilerek
kendilerine hain darbe teşebbüsü ve yaptıkları zararlara dair
malumat verildiğini söyledi. Başkanın anlattığına göre örgüt,
sadece kendisi okul açmakla kalmamış, devlet okullarına da talebe
yerleştirmiş. Ancak buna rağmen sn Saraç "her talebeye örgüt
mensubu gibi bakmak onları devlete kırgın hâle getirir" diyerek bir
başka gerçeğe dikkat çekiyor.