Habercilikte kuraldır; bakanların konuşmaları haberdir.
Başbakanın konuşması zaten haberdir. Cumhurbaşkanının konuşması
daha da önemli haberdir. Bu haberleri, gazete, tv, radyo ve
diğerleri verirler. Her biri durduğu yere ve konuya verdiği öneme
göre o konuşmayı okuyucu veya seyircisiyle paylaşır. Bazı gazete
manşetten görür, bazısı daha küçük çalışır, bazı tv ana haber
yapar, bazıları daha alt sıralarda okur.
Haberin işlenmesi sadece beyanat sahibinin, konuşmayı yapanın ve
basın toplantısı tertipleyenin kimliği ile de alâkalı değildir.
Haberin mevzuu da belirleyicidir. Bir olay, millet tarafından
benimsenmişse; kitleler, yurt içi ve yurt dışında meydanlara
dökülmüş protesto gösterileri yapıyorlarsa, kınama ve protestolara
konu olan karardan dolayı mazlumlar ölmüşse, yüzlercesi yaralıysa,
hayat, seyahat ve din hürriyetleri ortadan kaldırılıyorsa, yerli ve
yabancı medya, haberi manşetlerden işliyorsa bu haberin görülmemesi
mümkün değildir. Buna rağmen görülmüyorsa orada habercilikten
habersizlik veya kasıt vardır.
Bunları bize Hürriyet gazetesinin 25 Temmuz 2017 günkü nüshası
hatırlattı. O gün gazetenin 1. sayfasında Mescid-i Aksa ile alâkalı
hiçbir haber yoktu. Hâlbuki gündemin 1 numaralı maddesi Mescid-i
Aksa'ydı. Cumhurbaşkanı ve diğer siyasiler, mevzua dair
konuşmuşlardı. Konuşmaları devam ediyordu. Ama, Hürriyet, konuyu 1.
sayfada tek kelime ile olsun haber yapmamıştı.
Merak ettik grubun diğer gazetesinde var mı? diye. Onda zaten her
gün olduğu gibi -affedersiniz- göğüs ve kalça teşhirlerinden başka
bir habere yer kalmamıştı.