Elbette o milliyetçi damar öteden beri sürüp gelmekteydi. Ancak
bir gençlik hareketi olarak teşkilatlanıp ortaya çıkması, Başbuğ
Alparslan Türkeş'in Hindistan sürgününden dönüp CKMP/Cumhuriyetçi
Köylü Millet Partisi'ne girerek bu partiyi MHP/Milliyetçi Hareket
Partisine çevirmesiyle oldu.
Yaz kampları açılmıştı. Milliyetçi gençler, bu kamplarda yerli ve
millî değerlerimizle donatılmaktaydı. Hürriyet ve Cumhuriyet gibi
gazeteler, o gençlere "komando" diye bir lakap takıp aşağılamaya
çalıştılar. Kemalist, beyaz Türk ve laikçi çevreler, Ülkücü
hareketi hiç hazmedemedi. Zaten kısa zaman sonra sol-sağ kavgaları
başladı. Türkiye, içeriden kuzeyden gelen sosyalist bir işgalle
karşı karşıyaydı. Başbuğ Türkeş, ferasetiyle bu işgal ve ihaneti
önceden sezmiş ve gençliği teşkilatlandırarak tehlikeye karşı
tedbir almıştı. Ülkücü gençlik, 1970-80 arası binlerce şehit verdi.
Bu arada MHP iki kere Milliyetçi Cephe Hükûmetlerinde yer alarak
devletin içten de takviyesine destek oldu. Eğer, ülkücülerin yiğit
fedakârlıkları olmasa, bu ülke, tıpkı Kazakistan, Türkmenistan,
Azerbaycan, Bulgaristan gibi SSCB'nin komünist peyklerinden biri
olurdu. Türkiye, iç ihanet ve dış saldırılar ve ideolojik
şartlanmışlıklarla komünist işgal yaşamadıysa bunda Alparslan
Türkeş'in, Ülkücü hareketin ve MHP'nin çok büyük payı vardır.
Ama buna rağmen 15 Temmuz gibi CIA sevk ve idaresindeki 12 Eylül
yapıldığında saçının telinden ayağının tırnağına dek bu ülkenin
maddi ve mânevi değerlerine yürekten bağlı garip Anadolu çocuğu
ülkücüler, mahkemelerde suçlu muamelesi gördüler ve Leninci, Maocu
vs komünistlerle aynı ithamlara maruz kaldılar.