Geçmiş yıllar gazetelerinde adliye mahzenlerinde "imam nikâhı"
sebebiyle bazı vatandaşların mahkemeye düştüklerine dair haber ve
dâvâlar vardır. Bu acayip dâvâlarda nikâhı yapan hoca efendi, genç
çift ve şahitler sanıktır. Tek Parti ceberrut zihniyetinin iktidar
olduğu her devirde böylesi eziyetler hâkim önüne gelmişti ve
gelirdi.
İsviçre malı "Yurttaşlar Yasası” nikâhın belediye başkanı
tarafından kıyılacağını söyler. Vatandaş, ancak belediye
safhasından sonra "imam nikâhı" yaptırabilir. Tecrübesiz genç çift,
böyle bir mecburiyeti bilmeden eûzü besmele çektikten sonra
"Allah'ın emri ve Peygamberin kavliyle..." diye söze başlayan
birine nikâhlarını akd ettirdiklerinde daha sonra resmî kaydı da
yaptırmış olsalar dahi sanki cinayet işlenmiş gibi ceza kanunu, o
yapılanı nikâh değil suç saymıştır.
Nikâh, hayatlarını birleştirme iradelerini ifade eden karşı cinsten
iki kişinin evliliklerine âlenîyyet ve meşrûiyyet kazandıran
muâmelenin adıdır. Tarafların kendi serbest iradeleriyle karar
vermeleri ve bunu şahîdler huzurunda beyân etmeleri şarttır.
İslâm fıkhının tâyin ettiği umdelere göre sözleşme usulü, duası,
"aldım-kabul ettim" karar izharları, "şahit oldum" diyecek şahit
sayısı, mihr şekilleri ve nihâyet velîme denen düğün yemeği gibi
unsurlarıyla dünyaevine girmekte olan her çift için Sevgili
Peygamberimiz -aleyhisselam- ve Hazreti Hatice arasındaki muhabbet
ve ülfeti hedef alan nikâh, 15 asırlık köklü ve Kur'ân-ı kerîm
kaynaklı güzel bir geleneğe dayanır.