MİT/Millî İstihbarat Teşkilatı’na
yurt dışında operasyon yapma yetkisinin verilmesi, son senelerdeki
en isabetli devlet kararlarından biri olmuştur. Ancak bununla
kalınmadı; Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde MİT, müsteşarlık olmaktan
çıkarılıp, Başkanlığa yükseltildi. Buna bir paye ile taltif
denebilir. MİT, bunu hak etmişti.
Unutulmadığını ve
unutulmayacağını sanırız. MİT Başkanı Hakan Fidan’ın 15 Temmuz 2016
günü aldığı birtakım tehlikeli bilgiler üzerine bunları paylaşmak
ve değerlendirmeler yapmak için ikindi sıralarında Genelkurmay
Başkanlığı’na Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar Paşa’ya gitmesi,
darbecilere darbe saatini değiştirtme gibi en büyük darbeyi
indirmişti. FETÖ’cü hainlerle iç ve dış işbirlikçileri, darbeyi
sabaha karşı 03.00’te yapacaklarken MİT ve Karargâhtaki bu
hareketlenme, onları ürküterek kendi adlarına en büyük hataya
düşürerek akşamın 9.00’larına yani yatsı ezanı öncesine
çektirmişti.
İleride bu darbe teşebbüsü, çok
eser ve filme mevzu olacaktır. Sn. Fidan’ın kendine intikal eden
gizli bilgi üzerine hemen atlayıp Genelkurmay Karargâhına gitmesi,
çekilecek filmlerin de başlama noktasıdır.
Güvenlik Korucusu, Jandarma,
Polis, Asker ve Özel Harekât gibi bugün MİT de 14 Temmuz 2016’ya
göre daha bir bilenmiş ve daha bir manevi güçle
donanmıştır.
MİT 40-50 yıl öncelerine göre çok
daha yerli ve millîdir. Bunda Sn. Hakan Fidan’ın şeref payı büyük
olsa gerek. 15 Temmuz, Hakan Fidan’ın atlatmaya muvaffak olduğu
ikinci darbe teşebbüsüdür. İlkini 17/25 Aralık 2013 Yargı
Darbesi’nde yaşamıştı. O gün, FETÖ’cü bir savcı, Bayır-Bucak
Türkmenlerine silah gönderme mevzuunda ifadesini almak için MİT
Müsteşarını telefonla adliyeye çağırmış; fakat Hakan Fidan’ın o
sırada ameliyata girmek üzere olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a
ulaşarak vaziyeti paylaşması üzerine Sn. Erdoğan “sakın gitme,
gidersen tutuklayacaklar!” diye liderlik vasfının gereğini
yapmıştı.
Bilen çoktur ama bilmeyenler de
vardır. Yeri gelmişken MİT Başkanı’ndan bir cümlecik de olsa
bahsetmeliyiz… Hakan Fidan, astsubay iken ayrılıp akademik terler
dökmüş, yurt içi ve yurt dışı eğitimler almış AK Parti iktidarıyla
birlikte önce TİKA Başkanlığı’na ve 2010’da MİT Müsteşarlığına
yükselmiştir.
Yurt dışı ameliye salahiyetine
kavuşan ve kurum olarak da sınıf atlayan MİT, bugün büyük bir kuvve
i maneviye ile 17/25 Aralık ve 15 Temmuz’da devleti çökertmeye
yeltenen hain FETÖ örgütüne dünyayı dar etmeye başlamıştır. Şimdi
aranan kişileri, değişik kıtalarından, yakın-uzak memleketlerden
birer-ikişer toplayıp getirmektedir. Bu sayılar daha da artacaktır.
Örgütte çözülme başlamıştır. Artık rahat değiller, dizleri
titriyor. Olmayan “moralleri” hepten tarumardır. Bundan sonra çok
sürpriz gelişmeler olabilir, deve dişi isimler kulaklarından
yakalanıp Türk adaletine teslim edilebilir. Kaldı ki MİT sadece
FETÖ ile alakalı değil, PKK, diğer komünist fosiller ile YPG ve son
olarak da Ado/Adnan Oktar örgütüyle mücadelede de büyük işlere imza
attı.
Millî İstihbarat Teşkilatı,
herhâlde yukarıda saydığımız diğer kuruluşlar ve daha
bilmediklerimizle birlikte çalışıyordur. Ancak esas oyuncu,
MİT’tir.
MİT’in bu övünülecek çalışmaları,
büyük başarıdır. İstihbarat, kara, deniz hava ve diğer kuruluşlar,
bugün yüksek bir azim, şevk ve gayretin içindeler. Zira arkalarında
muhkem bir siyasi irade, sapasağlam duruyor.
Bu parlak günlere gölge düşme
tehlikesi var mı? Varmış gibi çalışmak gerekir. Mart 2019
seçimlerini mahalli olarak görmemeli. İktidar partisi, bu
seçimlerde de kayıp yaşarsa tatsız günler başlayabilir. Önümüzde 8
ay var. Hükûmet, bu zaman zarfında 8 yıllık iş çıkarmanın
şartlarını zorlama durumundadır. İstanbul, Ankara veya bunlardan
biri ve hele İstanbul gider ve üstelik 24 Haziran’daki yüzde 8’lik
kayıp azaltılacağına üstüne korsa; 1 Nisan, şaka değil, ağır bir
acı olur.
Her şeye en kötü ihtimal nazara
alarak çalışmalı.