Batılı liderlerin 15 Temmuz
gecesinde ettikleri o lafı hiç unutmayacağız.
Milletin üstüne gökten ateş
yağarken onlar, şöyle diyorlardı:
-Tarafları itidale
çağırıyoruz!
Bir tarafta ihanete uğramış bir
devlet, diğer tarafta o devletin seçimle işbaşına gelmiş
kadrolarını devirip iktidarı gasbetmeye çalışan teröristler varken
Batılı devlet adamları, taraflara itidal çağrısı
yapıyorlardı.
İsrail, 14 Mayıs 2018 günü
Filistin’de sivilleri, 8 aylık Leyla bebeği katlederken Batılılar,
ezberlerini tekrar ederek yine ‘’tarafları itidale çağırıyoruz’’
dediler. Sanki ortada eşit kuvvetler varmış da bunu
diyorlardı.
Dünya, bir büyük katliamın önünde
susmuştur. Kerhen konuşanlar da boş laf etmekteler. Bir parça
cesareti olanlarsa bilgiç bir edayla ‘’İsrail, orantısız güç
kullanmamalı’’ diyerek sözüm ona adil davranıyorlar. Bunun bir
benzerini Suriye’de de görmüştük. Beşar Esad, bebek, çocuk ve
sivilleri katlederken bu aklı evveller, işi gücü bırakmış
konvansiyonel silahla mı öldürdü, kimyevi silah mı kullandı? Diye
güya fikir geliştiriyorlardı.
Filistin’de Amerikan destekli
İsrail zulmü, göklere yükselirken ne batıdan, ne doğudan ve ne de
kılını kıpırdatmayan İslâm âleminden gür bir ses çıkıyor. İsrail’i
kınayan, üstüne giden, mert bir ses, hiçbir yerinden gelmiyor. Bunu
yapmaya çalışanlar da kenarda kalmış zayıf devletler. Petrol
zenginlerinde, sanayi devletlerinden çıt yok. Afrin harekâtını
durdurmamız için haddini aşan bir karar alan Avrupa Konseyi ve
diğer bildik kurumlar sanki kör ve sağır.
Doğru; haçlı dünyasından bir şey
beklemek boşuna ümittir.
Peki; İslam âlemi denen 57
devlete ne oldu?
Şu yapılanlar, kanlarına hiç mi
dokunmuyor, yürekleri hiç mi yanmıyor, vicdanları hiç mi
sızlamıyor? Yoksa Suudların Amerikan tezgâhından geçmiş veliahdı
gibi Filistin’i sırtta kambur görenler mi baskın?
Bu asırlık destani mücadeleyi en
şerefli şekliyle ve en üst seviyede tek başına veren Türkiye’dir.
Türkiye devleti, hükûmeti ve milletiyle İsrail terörüne karşı
mazlum ve mağdurların haklarını aslanlar gibi müdafaa ediyor. Dönem
başkanı Türkiye, İİT’yi cuma günü öğleden evvel İstanbul’da
olağanüstü toplayacak. Buna dair şunu tavsiye ederiz. Şayet
gelmeyen veya layıkıyla temsil edilmeyen çıkarsa onlar, İsrail’in
dostu olarak ilan edilmelidir. Diğer teklifimiz de şudur. Aynı
hey’et, öğleden sonra da Yenikapı’da yapılacak İsrail’i lanetleme
mitingine götürülmeli. Bir haksızlığa karşı nasıl yiğitçe
durulduğu, nasıl haykırıldığını görsünler.
-Dünya sussa da biz
susmayacağız!
Dünya sussa bile biz susamayız,
buna hak ve yetkimiz yoktur…
Ceddimizin o asaletini unutmamız
mümkün mü?
Abdülhamid Hân, tahtını verdi
fakat bir karış Filistin toprağını vermedi. Orası benim değil,
milletimin mülküdür. Ecdadımın kanı pahasına aldığını parayla
satamam dedi!!!
Biz de
vermeyeceğiz!!!..
Kudüs ve Filistin toprakları,
Şanlı Peygamberin -aleyhisselamın- Salahaddin-i Eyyubi’nin, Yavuz
Sultan Selim Han’ın, Cezzar Ahmed Paşa’nın, Abdülhamid Hân’ın, I.
Dünya Harbi’nde bu topraklar uğruna şehid düşmüş on binlerce yiğit
Mehmetçiğin mirasıdır.
Zalimler, bu toprakların kimsesiz
sahiplerine 1917’den, 1948’den, 1967’den beri artan bir şiddetle
zulmetmekteler. Ancak biz, zulmün payidar olamayacağına iman
ederiz! Bıçak kemiğe dayanmıştır. Allahü teâlâ, zalimin hasmıdır.
Allah’ın yer yüzündeki aslanı Mehmetçik, dün olduğu gibi bugün de o
toprakların sahipleriyle beraberdir.
Hesapların döndüğü
gündeyiz.