Sosyolojinin kurucusu, Muhammed ibn Haldun’un “coğrafya kaderdir” sözü malûmdur…
Anadolu, medeniyet yahut gönül coğrafyamızın Endülüs’ten Doğu Türkistan’a, Kırım’dan Yemen’e kesişme çizgisinin merkezindedir.
Tasvir ettiğimiz bu coğrafya, kaderimizdir.
Kader karşısında boynumuz kıldan incedir!..
Anadolu’nun fethi, Muhammed Alp-Arslan’ın, İstanbul’un fethi, Fatih Sultan Muhammed Han’ın basiretlerinin zaferidir. Azîmleriyle zamana mühürlerini vurdular…
Bu zaferler, Müslümanlar, Medine’de daha birkaç yüz kişiyken Kahramanlar kahramanı Peygamberimizin -aleyhi’s selâm- Körfez Sultanlığından Şarki Roma’ya, Mısır’dan İran’a kadar devlet reislerine gönderdiği dîne dâvet eden mektupların ve yine o tarihlerde Konstantiniyye’nin elbette fethedileceği muştusunun hayat bulmuş tezahürleridir. Medine’den yükselen rahmet rüzgârı, gelen asırlarda kahramanların kalbinde fırtınaya dönüştü…
Doğu Roma’nın payitahtı çökertilip, Konstantiniyye İstanbul olduktan sadece bir sene sonra Fetih Ordumuz Kırım önlerindeydi. Müslüman Levend ve akıncılarımız, evvela Karadeniz’i, sonra da Akdeniz’i...