İngiltere'de araçlı-bıçaklı ve ölümle biten saldırılar
maalesef devam etmektedir. Sonuncusu pazarı pazartesine bağlayan
gece yine Londra'da yaşandı. Bir kere daha Müslümanlar, İslamofobi
ile nefret ve intikam duygularına marûz kaldılar.
Söz konusu saldırı, son olmayabilir. Son senelerde
Batılı başkentlerle belli-başlı şehirlerinde görülen şiddet
hareketleri üzerine bu devletler, terörle tanışır olmuşlardır. Daha
evvel terörü, şarka mahsus bir ilkellik ve dehşet olarak
algılayıp keyiflerince seyrederek keyiflerince yorumlar
yapmaktaydılar. İki milyara yakın Müslümanı rencide etmekten
sakınmayarak "İslamofobi" ve "İslâmî terör" diye "müfterî
kavramlar" üretmekteydiler.
Zannediliyordu ki terör, hep uzak iklimlerde kalacak ve
kendileri bundan hiç zarar görmeyecekler. Hâdisenin böyle olmadığı
çok acı şekilde görüldü. Temenni edilir ki Hıristiyan dünya, Batı
âlemi başa gelenlerden ders çıkartsın.
Son Londra saldırısı gösterdi ki insanlığın başına
musallat olmuş "terör" adlı veba hâlâ olanca çıplaklığıyla ve
tarafsız biçimde kavranmamaktadır. Bu menfur olayda saldıran,
Müslüman kimliği taşısa ve ölenler de Hıristiyan olsaydı süreç,
telakkî ve netice başka türlü olurdu.
Görgü şahidlerinin anlattığına göre müessif vak'a şöyle
cereyan etmiştir:
Finsburg Park Camiînde teravih henüz bitmiştir; cemaat,
camiden çıkmaktadır. Çıkan bir grup, ihtiyar bir Müslümanın kalb
sancıları yaşadığını fark edince hemen yardımına koşarlar. Bir
kişi, kalb masajı yapmaya başlar. Tam bu sırada 48 yaşında olduğu
sonradan öğrenilen bir İngiliz saldırgan, minibüsünü kaldırımdaki
Müslümanların üstüne sürer. Yaralananlar olur. O
esnada minibüsten inmiş câni, "bütün Müslümanları
öldüreceğim!" diye bağırarak kalabalığın üstüne gelmektedir.
Tesirsiz hâle getirilip polisin gelmesi beklenir. Ötekileştirme
zihniyeti, bu ândan itibaren kendini belli eder.