Türkiye, Fırat’ın batısında
Fırat Kalkanı Harekâtı ve Zeytin Dalı Harekâtıyla ne yaptıysa
Fırat’ın doğusunda da benzerlerini yapacaktır...
Fırat’ın batı yakası, sözü
edilen askerî müdahalelerle terörden temizlenmiş ve bu iki bölge
Arap, Türkmen, Kürt gibi asli ve yerli unsurlara teslim edilmiştir.
Eğitim, sağlık, emniyet ve her türlü sosyal tedbirleri alarak
yaşanabilir kıldığımız bu bölgeye, Türkiye’dekilerin yüzde 7-8’ine
tekabül eden 300 bine yakın mülteci, göç ederek tekrar kendi
topraklarına yerleşmiştir. Bir bu kadar da Ürdün gibi diğer
devletlerden gelmiş olabilir.
Şimdi Fırat’ın batısında
sükûnet ve huzur hâkimdir. Burada yalnızca İdlib ve Menbiç farklı
vaziyettedir. İdlib, Türkiye’nin gayretiyle Türk-Rus teminatıyla
çatışmasızlık bölgesi hâline getirilmiştir. Menbiç de yine
Türkiye’nin zorlamasıyla bir bakıma Türk-Amerikan teminatıyla
sessizliğe bürünmüştür.
Kısacası, Fırat’ın batısı,
ticaret, sosyal hayat ve topyekûn yaşama şartları bakımından dünden
çok daha iyidir. İnsanların, misafir kaldıkları devletlerden ana
yurtlarına dönmeleri de bunu gösteriyor.
Fakat Fırat’ın doğusu yahut
Doğu Fırat böyle değildir. Derin Amerika, siyon ve İngiliz ortak
menfaati, bütün güney sınırlarımız boyunca kuzey Suriye’de bir Kürt
devleti kurma peşindedir. Sebep, bir asır önce olduğu gibi yine
petrol ve stratejiktir. Ancak; Türkiye, buna izin vermedi. Bunun
üzerine o niyetle Doğu Fırat’a odaklandılar. Amerika, bugün burada
PYD/YPG’yi hem silahlandırmakta ve hem de militanlara askerî eğitim
vermektedir. Sebep tek başına petrol değildir. İran’la İsrail
arasına bir tampon devlet inşa etmek istiyor. Bunu yaparken de
Kandil’i boşaltıp Fırat’ın doğusuna çekme çabasındadır. PKK,
Türkiye karşısında köşeye sıkışmıştır. Washington, vaktiyle onu
terör örgütü olarak tanımıştır. Bugün dönmesi mümkün değil. O zaman
PYD/YPG ile yeni bir Kürt kimliği inşa etme peşindedir. Kurulacak
yapı, siyasi görüş olarak Amerikancı ve İsrail’le dost. İran,
Türkiye ve Suriye’ye karşı olacak ve su ve petrol yollarında
Batı’nın bekçiliğini yapacaktır. Tatlısu komünisti ve seküler
olması hesaplanıyor.
Amerika, devlet tahayyül ettiği
bu yakayı sabah akşam silahlandırmaktadır. Biz ise bir gece ansızın
vurabileceğimizi sık sık tekrar etmekteyiz. Şartlar gereği buna
mecburuz.
Mesele şudur:
Diğer iki harekâtta Moskova ile
çatışmadan zaferler kazandık. Doğu Fırat’ta da Washington’la
çatışmadan yeni bir zafer elde edebilir miyiz? Amerika, Irak’ta
yaptığı gibi burada da uçuşa yasak bölge ilan edebilir mi? Ederse
tanır mıyız?
Bizim için Fırat’ın batısı ve
doğusu bir bütündür. Bir fark gözetemeyiz. Bu sebeple başladığımız
bu hayati işi yarım bırakamayız. Ancak; zaman geçtikçe şartları
çetinleştiriyor.
Nihayet bu işler yapıldıktan
sonra haklılık kazanılmakta. Yoksa 80 sene evvelki bir
vilayetimizde ne Rusya’nın ne Amerika’nın ve ne de haçlı âleminin
hakkı bulunmaması gerekirdi. Fransa, Suriye’de tarihî hakları
olduğunu iddia ediyorsa biz, Suriye Selçuklularını, büyük Türkmen
nüfusunu, Yavuz Sultan Selim Han’ın Merc-i Dabık Zaferi’ni ve bugün
de vatanımızın bir parçası olan Caber Kalesi’ni ve Süleyman Şah’ı
hatırlatma hakkına sahibiz.