Merhum yazar, yazısında
bir kısım sancılarımıza temas etmekte, vahim hataları
dile getirmekte, endişelerini ifâde etmektedir.
“Minâresiz Câmiler” başlığını
taşıyan bu yazıya, ne tek bir kelime ve ne de tek bir cümle
ilave ettik. Sadece yer yer kısaltmalar yaptık. Oraları da
parantezle gösterdik. İmlâyı da aynen koruduk.
İşte sorumlularına vebal
ve tedbir alma mükellefiyeti yükleyen teşhis ve
tesbitler:
“(…)Minâre, Türkiye’deki
şekliyle bir Türk eser; Türk zevkinin inceltip yükselttiği, millî
bir mâneviyât âbidesidir. Câmi kubbelerinin, bir, bâzan iki
tarafında (...) Allah yazılarındaki elif’ler gibi yükselerek semâ
boşluğunda bir güzellik çizgisi hâlinde uzanan bu nârin
yapılar, dileyelim ki semâlarımızdan eksilmesinler. Onlar bu vatanı
Türk eden çizgilerdir.
(…)
Minâre kelimesinin aslı
Arapça’da manâra etrafı aydınlatmak için üzerine çerâğ konulan
nesnedir. Minârelerin zamanla göz ve gönül aydınlatan yapılar
hâline gelmesi, belki de, kelimenin başlangıcındaki bu ışıklı
mânâsındandır.