"Diyanet İşleri Riyaseti" ilk kurulduğunda kurum, doğrudan
Reis-i Cumhurluğa bağlıdır. Daha sonra gelen iktidarlarda
Başbakanlığa ve bilâhare de Başbakan yardımcılığına bağlanmış,
zaman zaman Başbakanlıkla Başbakan yardımcılığı arasında yer
değiştirmiştir...
Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı, yurt içi geniş hizmet ağından
başka, artık yurt dışında da 7 kıtada 80 ülke ve 120 hizmet
noktasında yüzümüzü ak eden temel müesseselerimizden biridir. Bu
cümleden olarak şu düzenlemenin yapılması hakkı teslim adına
fevkâlade isabetli olacaktır:
Hazırlanmakta olan yeni sivil Anayasada Genelkurmay Başkanlığı ve
MİT doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı'na/Başkan'a bağlanacaktır. Bu
meyanda gerek artan hizmetleri, gerek dünya önünde kavuşması
gereken itibar ve mânevi varlığı itibariyle Diyanet İşleri
Başkanlığı'nın da Cumhurbaşkanı'na/Başkan'a bağlanması, malumat,
talep ve tekliflerin doğrudan Başkan'a arzı gayet isabetli
olacaktır.
İktisattaki "kötü para iyi parayı kovar" kaidesinde olduğu gibi
gündemin bazen hiç de hakkı olmadığı hâlde yol kapatması sebebiyle
asıl görülmesi ve hizmetlerinin tanıtımıyla faaliyetlerinin
kamuoyuyla paylaşılması gereken kurumlar, çok yakında oldukları
hâlde çok uzakta kalabilmekteler. AFAD öyledir, Kızılay öyledir,
Yeşilay öyledir, Göç İdaresi öyledir. Belki TİKA ve Yunus Emre
Enstitüsü bile öyledir. Bir çok STK da öyledir. Bu bigâneliğe maruz
güzide müesseselerimizden biri de "Türkiye Cumhuriyeti Diyanet
İşleri Başkanlığı"dır.
Diyanet İşleri Başkanlığımız, Sapanca'da "Kitlesel Göç Hareketleri
ve Küresel Din Hizmetleri" başlığı altında 5. Yurtdışı Din
Hizmetleri Konferansı tertipledi. Bu konferansta hem Diyanet İşleri
Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Görmez'i ve hem de ülke ülke 7 kıtaya
yayılmış din müşavir ve ataşelerimizi dinledik. Bu konuşmalar,
ortaya koydu ki mülteci mes'elesinin tarafları, Afganistan, Suriye
ve Iraklılardan ibaret değil. Diyanet konuya dair geniş fikri
hazırlıklar yapmış. Üzerinde kafa yorulan metinler ortaya çıkmış.
Bugünkü Diyanet'in ağırlığı dünle kıyas kabul etmez seviyededir.
TDV/Türkiye Diyanet Vakfı'nın İİT/İslam İşbirliği Teşkilatı'nda
"Gözlemci" sıfatını kazanmış olması keyfiyeti, dediğimizi tek
başına isbata yeter.