Yaşanılan kargaşa ve çekişme
sebebiyle mevcut CHP yönetiminin işbaşında kalmaya devam etmesi çok
zor görünüyor.
Kemal Kılıçdaroğlu ve kadrosu,
yapılacak suçlamalar karşısında hesap vermekte zorlanacaktır. Yeni
yönetim, şunlardan hangisinin kapağını açar şimdiden bilinmez ama
tarih, yarınki nesiller, daha fazlasını sorar:
1-Sn. Kılıçdaroğlu, beklenmedik
bir anda ve şüpheli bir şekilde genel başkan olmuş ve “kaset
komplosu” denen bu ithamı, inandırıcı delillerle çürütememiş;
dahası böyle bir gayreti de olmamıştır.
2-Kemal Kılıçdaroğlu CHP’si tam 9
kere seçim kaybetmiştir. Bu vakıa, başarısızlık hükmü vermek için
kâfi sebeptir.
3-Adı geçen genel başkan, daha
evvel “bir darbeye tevessül edildiğinde tankın üstüne en önce ben
çıkacağım” dediği hâlde 15 Temmuz gecesi darbecilerin izniyle
Yeşilköy’den çıkıp Bakırköy Belediye Başkanının evine giderek
olayları ekran başında çay içerek seyretmesine de tatmin edici bir
cevap getirememiştir.
4-CHP’nin Cumhurbaşkanı
çıkartacağına inanmadığı için Sn. Kılıçdaroğlu, kendisi aday
olmamış fakat bir arkadaşının da yolunu açmamıştır. Aksine Saadet
Partisiyle fikir ortaklığı yaparak Abdullah Gül ismini tercih
etmiştir. Bu tercih, ömrü ancak 24 Haziran’a kadar süren Millet
İttifakının diğer ortağı İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in
“hayır; ben kendim Cumhurbaşkanı adayı olacağım” demesiyle anlamsız
kalmıştır.
5-Zaman zaman sosyal demokrat
olduğunu hatırlatan CHP, 24 Haziran 2018 seçimleri öncesi
Saadet, İYİ Parti vs. ile iş birliği ve HDP’ye korumacılık yaparak
kamuoyunda “beş benzemezler” tarifiyle tebessümlere muhatap
olmuştur.
6-Kılıçdaroğlu CHP’si hatta belki
kendinden çok, İYİ Parti ve HDP’ye çalışmıştır. 15 kişilik bir grup
vekilin haberi bile olmadan, nezaketen olsun rızaları dahi
alınmadan bir sabah apar-topar İYİ Partiye gönderme ayıbı işlenmiş;
bu ayıp, üstü küllenmiş bir CHP günahı olan Güneş Motel Olayını,
CHP aleyhine seçim öncesi yeniden gündeme taşımıştır.
7-Kemal Kılıçdaroğlu, çalışıp
partisini de çalıştırarak yeni proje ve teklifleriyle millettin
teveccühünü kazanmaya yöneleceğine, rakibi Recep Tayyip Erdoğan’la
AK Parti’nin yolunu kesmeyi bir seçim taktiği olarak görmüş ve bu
sebeple “her evden 1 oy HDP’ye verilsin” gibi bir garabet
işlenmiştir. Böylece hiç de şansı yokken HDP barajı aşmış ve
rakiplerinin FETÖ projesi diye lanse ettiği Akşener’in İYİ
Parti’sinden sonra CHP’yi bu defa millet nazarında Kandil’in
emrindeki HDP’nin işbirlikçisi de yapmıştır.
8-Millet İttifakıyla ortak CB
adayı çıkartamayan Kemal Kılıçdaroğlu, bu defa eli mahkûm olarak
Muharrem İnce’nin talebini kabule mecbur kalmış parti toplantısında
CB adayı olacak bir ismi, “gel buraya…” diye laubalice kürsüye
çağırması, seçmende bir itibarsızlaştırma hamlesi olarak
görülmüştür.
9-Genel başkanı
itibarsızlaştırmak istediği ve mitinglerde genel başkanıyla
partisinden kâfi destek görmediği hâlde Sn. İnce CHP’yi 8 puandan
fazla bir farkla geride bırakarak ikinci en çok oy alan aday
olmuştur.
Muharrem İnce, böyle bir büyük
fark yakaladığı için genel başkanlığa talip değildir. 36.
Kurultay’da zaten aday olmuş ve 447 oy almıştı.
İşin aslına bakılırsa CB adayı
olarak genel başkanlık mücadelesinde elini kuvvetlendirmek istemiş
ve bunda da muvaffak olmuştur.
Şimdi o ve arkadaşları,
olağanüstü kongre istiyorlar. Kongre veya kurultayın yapılması
mutlaka kazanacağı demek değildir. Genel başkanlık, buna rağmen bu
teşebbüsü önlemeye çalışıyor. Ne var ki bu boşa bir çabadır. Noter
imzalı toplanan delege muvafakatnamesi 600’ü aşmıştır. Artık bu
güçlenmiş isteğin önünde durulamaz...
Pensilvanya ve Kandil arasında
savrulan, yenilgiden yenilgiye uğrayan bir CHP’de taze kan olmazsa
olmaz mecburiyettir.
CHP ya ana muhalefet partisi olur
veya ufalanıp gider. Bu partinin en büyük kabahati, mazisiyle
yüzleşme cesareti gösterememesidir.