Bugün "Avrupa" dendiğinde anlaşılan Avrupa Birliği'dir. "AB"
dendiğindeyse telakkinin merkezine Almanya oturur. Almanya, AB'nin
taşıyıcı sütunu veya ana omurgasıdır. İngiltere birlikten koptuktan
sonra bu hüküm, kuvvetlenerek daha bir doğruluk kazanmıştır.
Almanya, yarın AB'den çekilsin ortada birlik namına bir şey kalmaz.
Bütün Avrupa, millet ve devletleri bu gerçeğin farkındadır. Bu
itibarla her ne kadar AB'nin merkezi Belçika'nın başşehri Brüksel
olsa bile bunun bir kıymet-i harbiyesi yoktur. AB'nin beyni
Berlin'dir.
Son gelişmeler, dediklerimizi isbatlamaktadır. Berlin, Türk
Bakanların Almanya'da seçmenleriyle buluşma toplantılarını üst üste
iptal etti. O kadar ki Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu'nun
tutulmuş salonu havadan ve bir keresinde de muslukları bahane
gösterme gülünçlüğüyle sudan sebeplerle 3 defa iptal edildi. Sn
Çavuşoğlu, vatandaşlarımıza başkonsolosluğumuzun ikametgâhından
hitap etme mecburiyetinde kalmasına rağmen Alman mevkidaşı ile
görüşmeye giderken onun yeni doğmuş çocuğuna an'anemize uygun
şekilde hediye götürmeyi ihmal etmedi ve toplantı sonrası da son
derece olgun bir konuşma yaptı.
Almanya, bu hukuksuzluğu işleyerek bir büyük devlete yakışmayan
hırçınlıkları gösterince Avusturya Başbakanı Christian Kern, "AB
alacağı bir kararla Türk siyasetçilerin bütün Avrupa'da toplantı
yapmalarını yasaklanmalıdır" diyebildi.. Osmanlı'nın Nemçe dediği
Avusturya'dan sonra yine Osmanlı ceddimizin "Felemenk" dediği
Hollanda da Türk siyasetçilere konuşma yasakları getirmeye
başladılar. Bu yasakçı gericiliği, Avrupa'nın "Muhteşem Süleyman"
unvanı verdiği Kanuni Sultan Süleyman'ın 'Kurtarma Mektubu'nda
"Fransa vilayeti" dediği Fransa'ya da yarın sıçrar ve kendini
devlet sanan ve tâ Sultan Abdülhamid Hân'dan bu yana Türk’e karşı
Ermeni terörist talim merkezliği yapan Belçika da bu hukuk
tanımazlığı tekrarlarsa şaşmamalı.