Yine aynı şey oldu. Daha önce Emine Erdoğan'a, Hayrunnisa Gül'e
ve kısmen Sare Davutoğlu'na yapılanlar, bu kez Başbakan Binali
Yıldırım'ın eşi Semiha Yıldırım'a yapıldı. Öyle çirkindi ki ama bu
kez; yıllardır bu konuda konuşmaktan dilinde tüy bittiği için
susanların, edebinden ya da konunun çoğaltılmasına katkıda
bulunmamak kaygısıyla konuşmayanların bile sabrı taşmaya
zorlandı.
Semiha Yıldırım'ı Mevhibe İnönü ile kıyaslamalardan, Darwin'in
evrim şemasını tersine çevirip çirkin yakıştırmalar yapmaya; “yeni
First Lady'miz bu mu yani?” şeklindeki soru görünümlü
hakaretlerden, gericiliğe geri döndüğümüz savlarına dek, haddini
bilmezlik skalası oldukça genişti.
Oysa, homo sapiens halinden primatlığa bir geri dönüş varsa, buna
başörtülü kadın görür görmez ışık hızıyla insanlıktan çıkan
bünyelerden daha uygun bir örnek gösterilemezdi. Başkalarını giyim
kuşam üzerinden Darwin'i bile aracı kılarak itibarsızlaştırırken
yani, aslında bizzat Darwin'in tezlerini değilliyorlardı; bu kadar
fosil olabilmek ve onlarca yıl boyunca değişmeden bu kadar taş kafa
fosil kalabilmek mümkün olabiliyorsa; Darwin bir şeyleri atlamış
demekti…
Tuhaf değil mi? Kadına biçtiği roller arasında, kamusal görünürlük
içeren modern uğraşlar edinmek ve iş hayatına katılmak da bulunan,
kadının varlığını biraz da kamusal alanda görünür olmasıyla
tanımlayan Cumhuriyet ideolojisiydi. Oysa, aynı ideolojinin
sembolik taşıyıcılığını yapan CHP'nin First Lady'lerini hiçbirimiz
tanımıyoruz. Zorlasanız, ne Deniz Baykal'ın eşinin, ne de
Kılıçdaroğlu'nunkinin simasını hatırlayabiliriz. Hayır, bu iki
kadının da Cumhuriyet'in vaz'ettiği kamusal görünürlüğü
reddetmesini sorgulamıyorum; böylesi bir tercihe kimsenin söz etme
hakkı bulunduğunu filan da düşünmüyorum.
Gelgelelim hem bu değerleri savunur görünüp, hem de kamusal
görünürlük sahibi olmayı eleştirilerin hedefi olmak gibi bedelleri
de ödemeyi göze alarak tercih eden siyasetçi eşi kadınları
itibarsızlaştırmak çelişki değil mi? Üstelik o kadınlar, sırf
dindar olduğu için kamusal görünürlükten vazgeçmeyi doğru
bulmayacak kadar da medeni kadınlar. Semiha Yıldırım yıllarca Milli
Eğitim'de çalışmış bir öğretmen. Dindar biri olduğu kesin, ama
demek ki O'nun dindarlık yorumu, kendi yerini kafes arkasında
tahayyül etme biçiminde değil. Erkekler gibi kamusal alanda
yıllarca öğretmenlik yapan ve sonra Başbakan olan eşinin yanında
duran bir kadın Semiha Yıldırım.