Lanet olası bir dünyada yaşıyoruz; iyilerin kaybettiği kötülerin
hep ama hep kazandığı; düşenin dostunun olmadığı, güçlü olanın hep
haklı olduğu bir dünya bu...
Öyle bir dünya ki; doğru olanla yanlış olan konjonktüre ve şartlara
göre yer değiştirebilir; doğrunun; aslında doğru mu yanlış mı
olduğu muktedirlerin o doğruyu nasıl tanımladığına göre
değişebilir. Ve geçerli olan, meşru olan onların tanımıdır.
Ötesi mi? Ötesi kesif bir hüzündür, kor gibi bir kahırdır…
Öyle bir dünya ki içinde gün doldurduğumuz; gözlerinizin önünde
olup biten apaçık haksızlığın aslında “hakk” olduğunu iddia
edenlere itiraz etmek bile yeri gelir bedel ödemeyi gerektiren bir
kabahate dönüşebilir.
Öfkeyle çaresizliğin kesişim noktasıdır yani genellikle dünya.
Bakın çevrenize bakın; haksızlığa eliyle diliyle müdahale edemeyip
sadece kalbiyle buğzedebilen iyilerin yüreği ezilirken, kötülerin
içi neşe oluyor; kötüler hatta, giderek pür neşe oluyor, neşeye
kesiyor.
Neden mi bahsediyorum; Şundan: